Öztin Akgüç

Sorun Ciddi ve Derindir

10 Mart 2013 Pazar

Sorun, İmralı görüşmeleri ya da mütarekesi, mektuplaşma, mutabakat, silahlar bırakılsın, akil adamlar devreye girsin gibi önerilerle ya da analar ağlamasın, kan dökülmesin gibi, özür dilerim, ucuz edebiyatla çözülecek bir sorun değildir. Sorun, kamuoyuna benimsetilmeye çalışıldığı gibi Kürt sorunu da değildir. Söylemler gerçekleri gizlemeye yönelik alalamalardır. Sorun ciddi ve derindir. Açıklamaya çalışayım.
* Türkiye’de ciddi bir ayrışma vardır. Bu ayrışma mezhepsel, etnik, ekonomik açıdan sınıfsal bir ayrışma değildir. Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti’ni içselleştirmiş olanlarla Türkiye Cumhuriyeti’ni benimyesememiş olanlar arasında bir ayrışma, hatta çatışma vardır. Bu ayrışma, çatışma bağımsızlık savaşımızdan bu yana sürmektedir. Yeni anayasa, İmralı ile görüşmeler konusunda görüş ayrılıkları da aslında bu ayrışmanın yansımasıdır. Bu ayrışma sonucu, “Ben Türküm, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım” diyen en azından bundan gocunmayanlarla gocunanlar, diyemeyenler arasındaki ayrışma, etnik ayrışma diye yorumlanamaz, aldatıcı olur.
* Emperyal güçler hem enerji kaynakları, hem coğrafi önem, hem geniş pazar potansiyeli hem de Şanghay İşbirliği Örgütü’ne karşı rekabet üstünlüğü sağlamak için Ortadoğu’da egemenlik kurmayı politik strateji olarak benimsemişlerdir.
* Askeri güç kullanmak hem maliyeti yüksek, hem başarı şansı kuşkulu hem de demokrasi, insan hakları gibi kâğıt üzerindeki sözde kalan ideallere aykırıdır. Çirkinliği, hele hele askeri güç kullanarak kamufle etmeye olanak yoktur.
* Egemenlik “böl, yönet” stratejisi, gereği mezhep ve etnik kökene dayanan ayrılıklar tahrik ve teşvik edilerek, çatışma ortamı yaratılarak sürdürülmektedir.
l Hem her ülkede, belki Ortadoğu’da daha da bol, mebzul, satılık, kiralık adam bulmak mümkündür. Emperyal güçler de bundan yararlanmaktadır. “Arap Baharı” rüzgârı estiren gücü iyi araştırmak ve ABD’nin Ortadoğu’da iktidara getirdiklerini de hangi sıfatla nitelediklerini unutmamak gerekir.
* ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi öngörüldüğü gibi yürümemiş, çoğu ülkede iç çatışma önlenememiş, ABD’nin öngördüğü siyasal ve ekonomik düzen istenildiği şekilde kurulamamış; ABD, planda yeni düzenleme ya da ertelemeler yapmak gereğini duymuştur. Büyük Kürt devleti projesi de bu bağlamda ya ertelenmiş ya da revize edilmiştir. Demokrasi, terörü önleme alalaması, altında talimatın nereden kaynaklandığını görmek gerekir.
* Musul-Kerkül başta olmak üzere Ortadoğu enerji kaynaklarının paylaşılması bir Arap-Kürt çatışma olasılığını gündeme getirmiştir. Musul-Kerkük’ten yoksun bir Kürt devletinin emperyal güçler açısından cazibesinin olmadığı açıktır.
* Türkiye de 1950’den bu yana ister sivil, ister askeri yönetim olsun, kısa süreli dönemler hariç, ABD’ye yakındır. Bu olgu ABD’nin, emperyalizmin gücü olarak yorumlanmış “kimi istiyorlarsa iktidara getirirler” kanısını yaratmıştır. ABD’ye yakın sivil veya askeri yönetimler, gerçekte içimizde Türkiye Cumhuriyeti’ni içselleştirmemiş çoğunluğun varlığının sonucudur.
Olaya çok yönlü bakmak, genel afla, anlaşmayla akil adamlarla, kanaat önderleriyle, demokratik anayasa ile çözülür gibi kolaycılıktan kaçınmak gerekir.
La Fontaine’nin “karga - peynir - tilki” öyküsünün bu olay için de geçerli olduğunu düşünmek yerindedir. Sorunu ancak Türkiye Cumhuriyeti’ni bağımsızlığı, özgürlüğü benimsemiş vatandaşlarının direnme gücü çözer. Aksi halde yağmurdan kaçalım derken doluya tutulmak, aymazlık sonucu emperyal güçlerin içlerine sindiremedikleri bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni yitirmek olasılığı yüksektir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları