Öztin Akgüç

Yeni Anayasa (03.07.2011)

03 Temmuz 2011 Pazar
\n

\n

Yeni anayasa yapılması konusunda ülkede hemen hemen görüş birliği oluştu. Niçin yeni anayasa? Yanıtları değişik; yeni anayasa konusunda görüş birliği var ama amaç birliği yok. Beklentiler, niyetler, söylemler çok farklı. Kimileri, sivil anayasa yapalım, askeri vesayetin belgesi 1982 Anayasasından kurtulalım diyor. Kimileri, yeni anayasa ile Türkiyenin özgürleşeceğini umut ediyor. Kimileri, ülkede geçerli tek adam yönetimine yasal dayanak arıyor. Kimileri, Cumhuriyet kurucularının iradesini, izlerini tümüyle ortadan kaldırmaya çalışıyor. Kimileri, bölünmeyi, ayrışmayı güçlendirecek gerekçeler ortaya koymaya çalışıyor. Kimileri, Türkiyeyi kendi istekleri doğrultusunda dizayn etme hevesi taşıyor. Kimileri, iyimser beklenti ile yaşanan karmaşanın sona ereceğini sanıyor. Vatandaşın önemli bir bölümü de büyüklerim bilirdiyor. Madem ki büyükler istiyor, bir hikmeti vardır diye düşünüyor.

\n

***

\n

Vatandaşa mikrofon tutsanız, anayasa nedir?diye sorsanız, bakalım ne yanıtlar alacaksınız. Cumhurun anlamını dahi bilmeyen geniş vatandaş topluluğu, anayasayı tanımlayabilirse cidden umut verici bir gelişme olur.

\n

Kendimizi, çevremizi aldatmayalım. Yüzde demiyorum binde kaçımız anayasayı şöyle yüzeysel de olsa okudu? Bu konuda TVlerdeki açık oturumlara katılanların bile anayasayı tümüyle okuduğu konusunda kuşkum var. Bilgili adam, TV kanallarında şarlatanlık, ağız kalabalığı yapmaz; kişisel çıkar beklentisi ile vatandaşı kandırmaya da çalışmaz.

\n

Öncelikle, içtenlikle şu sorunun yanıtını arayalım. Biz anayasaları uyguladık mı?

\n

İşimize geldiği zaman anayasada madde, düzenleme aradık. İşimize gelmediğinde, anayasayı görmezden geldik. Anayasaya kişisel hak ve özgürlükler, toplumsal haklar konusunda maddeler koymak, bunları kulağa hoş gelecek biçimde ifade etmek sonuç vermiyor; yaşama geçirmek önemli. Biz en temel kural olan, yasalar karşısında vatandaş eşitliğini bile sağlayamadık.

\n

Vatandaş olarak, anayasa değişikliğinden, yeni anayasadan ne bekliyorum? Hiç, daha beter olmasın, bugünleri bile aratmasın dileğinde bulunuyorum. Her düzenin, her sistemin bir altyapısı, bir insan tipi, insan davranış özelliği var. Siz bu toplumsal gerçeği bir yana itip anayasa değişikliği ile sorunların çözüleceğini sanıyor, savunuyorsanız yanılıyorsunuz.

\n

***

\n

Özgürlükçü demokratik düzenin insan tipi, özgüveni, özsaygısı olan, kişiliği gelişmiş, iç ve dış ayartılara kapılmayan, mücadeleci, gerektiğinde özveri gösterebilen bir tiptir. Ufak çıkar hesapları peşinde olan, gölgesinden korkan, neme lazımcı, büyüklerim bilir anlayışına sahip, tarikat-cemaat bağlantılı, özgür düşünme yeteneği gelişmemiş kişilerle demokratik bir düzen kurulamaz. Özgür yaşamak, çaba, mücadele, özveri gerektirir. Bu koşulları değiştirmeden, insan altyapısını oluşturmadan özgürlükçü bir düzene öykünüyoruz. Tabii umutlar gerçekleşmiyor, öykünme olarak kalıyor. Koşullar değişmeden benzer denemeler yaparak sonuç almak mümkün olmuyor.

\n

Toplumun özgürce düşünebilmesi, davranabilmesi, haklarını savunabilmesi, koruyabilmesi için, aydınlanma sürecinden geçilmesi gerekiyor. Yalnız şekli bir eğitim aydınlanma için yeterli değil. Felsefesi, sanatı, müziği ile bir bütün olarak aydınlanma sürecine giriş gerekiyor. Türkiyede ekonomik alandaki bazı eksiklikler için, sınai devrimi yaşanmadıgerekçesi ileri sürülür. Peki, gerçek bir demokrasi, özgürlükçü bir sistem için aydınlanma sürecinden geçildi mi? Hayır. Aydınlanma süreci yaşanmadan nasıl bir mucize bekleyebiliriz.

\n

***

\n

Yerleşik çıkar düzeni, insanımızın aydınlanmasını istemiyor. Olumlu değişimin ancak insanımızın aydınlanması ile olanaklı olduğunu görüyor. Statünün, yerleşik düzenin, yerleşik çıkarların korunabilmesi için insanımızın aydınlanmaması gerektiği bilinci ile hareket ediliyor. Aydınlanma çabaları ise bir şekilde baskı altına alınıyor; aydınlanmadan yana olanları dışlıyor.

\n

Yeni anayasa, ile daha iyi bir düzen kurulacak, sorunlar çözülecek, sorunlar hafifleyecek savına en azından temkinli, ihtiyatlı yaklaşmak gerekir. Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmak deyimi boşuna söylenmemiştir. Yüzyılların deneyimlerinin sonucudur.

\n

İçtenlikle bir değişim, özgürlükçü bir düzen istiyorsak, öncelikle insanımızın aydınlanma sürecine girmesini sağlamalıyız. Sorunları, yasal düzenlemeler değil, o yasal düzenlemeleri de yapan insanlar yaratır. Öncelikle insan davranış ve değer yargılarının değişmesi gerekir. Sorunu yaratan insan olduğu gibi çözecek de yine insandır.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları