Öztin Akgüç

Yönetememe İktidarsızlığı

30 Eylül 2012 Pazar
\n

\n

Bırakın sosyal devlet olmayı, çağdaş devlet anlayışını, geleneksel olarak bir devletten ne gibi işlevler, hizmetler beklenir, bu hizmetler yerine getiriliyor mu, onu tartışalım. En azından devletin şu üç işlevi yerine getirmesi gerekir. Ülke içinde asayişi, güvenliği, düzeni sağlamalı; adalet dağıtmalı; sınırları dış güçlere karşı korumalı... Günümüzde devletimiz bu görevlerini gereği gibi yerine getirebiliyor mu? Yaşanan olaylara bakıldığında verilecek yanıt Hayıroluyor. \n

\n

Ülkede, asayiş, güvenlik var mı? Her gün adam kaçırılıyor, yollar kesiliyor, otobüsler, kamyonlar, arabalar yakılıyor, mayınlar döşeniyor, can güvenliği kaygısı toplumda yaygın. Kişisel özel koruyucular dışında hemen her kurumda banka şubelerine, sitelere varıncaya kadar özel güvenlikçiler var. Tüm bu önlemlere karşın, ülkemiz güvenlik sorunu yaşıyor. Kolluk güçlerine duyulan güven eksikliği de ayrı bir sorun.\n

\n

Açık konuşmak, çekinmeden yazmak gerekir. Yargıya güven var mı? Ülkemizde yargıya öteden beri güven yoktur. Siz adalete güveniyoruz”, “Türk adaletigibi söylemlere bakmayın, samimiyetten uzak, çeşitli güdülerle söylenmiş sloganlardır bunlar. Arkadan söylenenlere, otosansürle yazılamayanlara bakın. Ne yazık ki adalete güven giderek de azalıyor. Yalnız Balyoz, Ergenekon davaları değil, tecavüz, soygun, taciz, yolsuzluk hatta trafik davalarına bakın; verilen kararların, cezaların büyük bir bölümü toplumda kızgınlık, infial uyandırıyor, yargı inandırıcı, toplumsal duyuncu (vicdanı) tatmin edici olamıyor.\n

\n

***\n

\n

Dış güvenliğe, sınırların korunmasına gelince... Suriye, Irak, İran sınırları, özür dilerim kevgir gibi, yol geçen hanı... Terörist de giriyor, Özgür(!) Suriye yanlısı yabancı ordu mensupları da giriyor, ajanlar, kışkırtıcılar, provokatörler cirit atıyor. Kolluk güçleri, neyi, kimi hangi çıkarları kolluyor? Bu bağlamda da ciddi kuşkular var.\n

\n

Devlet bir tüzel kişi yönetenleri, kanunları, kuruluşları var. Devlet temel işlevlerini ve görevlerini dahi yerine getiremiyorsa yönetilemiyor, ciddi yönetim zaafı, eksikliği var demektir. Bunu bir eleştiri, bir sorun olarak gündeme getirdiğinizde, efendim alternatifi yokyanıtını veriyorlar. Alternatifi yokyanıtı, kanıtlanamayan, zavallı, tartışmada aczi ifade eden bir yanıt oluyor.\n

\n

T. Özal dönemi, yine başarı söylemiyle üstü örtülen başarısızlıklarla dolu bir dönemdi. Eleştirdiğinizde yanıt çoğu kez günümüzdekine benzer oluyordu; alternatifi yok”. O alternatifsiz hükümetten sonra kaç hükümet değişti? Sayısını hatırlamıyorum. Sonunda döndük, dolaştık, yine alternatifsiz bir iktidar, bir hükümet dönemine ulaştık.\n

\n

***\n

\n

1990 öncesi Osmanlı Bankasında danışmanlık yapıyordum. Bankada bir tartışmada yine alternatifsizlik savı ileri sürüldü. Bankadan 30-35 kişi seçin, hükümet kurun, en az alternatifsiz dediğiniz Özal hükümeti kadar başarılı oluriddiasında bulundum. Bunda gayet samimiydim. Alternatifsiz filan diye kişileri abartmamak gerekir. Geçen hafta Antalyaya yakın küçük bir işletme sahibi, aynı zamanda usta olan kişi ile ülkenin yönetimini konuşuyorduk. Yine alternatifsizlik savı gündeme geldi. Bir araç içinde gidiyorduk.Bu yolda yürüyen 30 kişiden rastlantısal olarak bir hükümet kur, bu hükümetten daha başarılı olabilirdedim. Usta samimi mi idi bilemiyorum, bana hak verdi. Yalakalığın, kişiliksizliğin de bir sınırı olmalı. Yandaş medya bu konuda sınır tanımıyor. İşi alternatifsizliğe kadar götürüp, buyurganlığı çanak tutmamak gerekir.\n

\n

Bu alternatifsizlik savı, bana bilinen bir Bektaşi fıkrasını anımsatır. Hani bir şarap yarışmasında Bektaşi degüstatör, tadarak şarap kalitesini belirleyecek uzman kişi seçilmiş. Bektaşi ilk sunulan şarabın tadına baktıktan sonra Öbürü daha iyidemiş. Bektaşi, tadına bile bakmadan nasıl hüküm veriyorsun, diye uyarılmış. Bektaşinin yanıtı, bilinir: Bundan daha kötüsü olmaz ki.Aslında politikada böyle kesin bir yargı da yanıltıcı olabilir. Bir de deneyimler sonucu oluşmuş Gelen gideni aratırözdeyişimiz var. Ne yazık ki bu deyişte de haklılık payı var. Gelen gideni çoğu kez aratıyor.\n

\n

Süreci bu tür beklentileri değiştirecek, kısırdöngüleri kıracak etken, halkın aydınlanması, haklarına, geleceğine sahip çıkması, egemenliğin gerçekten kendisinde olduğuna inanması ve gereken cesareti de göstermesidir. Halk dalkavukluğu yapmıyorum. Halkın değer yargıları, davranış biçimi değişmeden, başarılı bir yönetim oluşturamayız. Yönetenlerle yönetilenler arasında karşılıklı etkileşim gerçeği gözden kaçmamalıdır.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları