Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gezi konuşmaya devam ediyor

15 Haziran 2013 Cumartesi

Hafta içinde Taksim meydanına yapılan polis müdahalesinde de bunu bir kez daha kanıtladılar. Daha önce kendilerine copla, gazla, suyla hedef alarak saldıran polisin etrafında kararlı bir biçimde, sükûnetle ve sabırla el ele tutuşarak bir zincir oluşturdular. Çünkü onlar, bu ülkede daha önce görülmemiş demokratik yollarla sürdürdükleri haklı direnişlerinden pay kapmak, rol çalmak isteyen grupların saldırganlıklarının eylemlerini haksız düşürmesini istemiyorlar. Bu yüzden bedenlerini siper ettiler.

Rüzgârın düşürdüğü bir tahta parçasıyla yaralanan polis memuruna sedye yetiştirip ilk müdahaleyi onlar yaptılar, bu yüzden. Nefret zemininden düşmanlık fitiliyle ateşlemediler kendilerini; eleştirel mizahı en büyük silahları olarak kullanırken yakıp yıkmak olmadı niyetleri hiçbir zaman.

Ancak çözüm süreci içinde terör örgütüyle iletişim kurabilen Başbakan, çok sevdiğini her fırsatta dile getirdiği ülkesinin gençlerine ait barışçıl haykırışların, kalın duvarlarından içeriye sızmasına izin vermiyordu.

Toplumun “bir kesimi” tarihi demokratik protestolara imzasını atarken toplumun “diğer kesimi” olarak kabul edilen seçmen meydanlara toplanarak misilleme zihniyetine gidiliyor. Bu sırada başka herhangi bir zamanda yan yana gelmesi imkânsız gözüyle bakılan sınıf ve gruplar el ele polis şiddetine karşı tarihi fotoğraflar vermeye devam ediyor.

Gezi’deki gençler bu ülkede demokrasi anlamında yarattıkları tüm mucizelere karşın hala faiz lobilerinin kullandığı piyonlar olarak algılanıyor veya böyle kabul ettirilmeye çalışıyor. Eylemlere destek olan sanatçılar, iş adamları ve daha çok çeşitli meslek gruplarından insanlar alenen hedef gösteriliyor.

Ortamı yumuşatma, şiddetten uzak durma konularında günlerdir yürütülen ikna çalışmalarına rağmen, ortamı karıştırmak isteyen, üstelik kim oldukları hayli tartışmalı olan, silahlı, telsizli üç beş provokatörün bahanesiyle göstericilere karşı bir kez daha benzer şiddet içerikli müdahaleler yapılıyor.

Aynı anda dünyanın en büyük adalet sarayında yaşananları protesto etmek isteyen hukuk insanları emniyet kuvvetleri tarafından cüppelerinden çekilerek, yerlerde sürüklenerek, kelepçelenerek göz altına alınıyor.

Çok değil bundan iki üç hafta evvel, Erdoğan’ı diktatör Esad’la kıyasladığı için Kılıçdaroğlu’na öfkelenen ve Erdoğan’ın avukatlığına soyunan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Swoboda, Gezi olaylarıyla ilgili Erdoğan’ın “bu Erdoğan değişmez” sözlerini bir tehdit olarak algıladığını ve Türkiye’yi, AB değerlerinden uzaklaştırmak istemiyorsa değişmesi gerektiğini dile getiriyor.

Swoboda’daki bu algı değişikliğini “Bir musibet bin nasihatten iyidir” atasözümüzle açıklamak mümkün.

Siyasi erklerin kendileriyle “anlayacakları dilden konuşacaklarını” söylediği ve aslında dillerini hiç anlamadıkları Gezi Kuşağı hala, o ortamda bile hiçbir tahrike kapılmadan şiddetin herhangi bir türüne başvurmadan, inatla anlayacakları dilin ancak barış ve hoşgörü olabileceği mesajı verebiliyor.

Ve yine onları hiç anlamadıklarını, birey olmak için, varlıklarını kabul ettirmek, muhatap alınmak için harekete geçen insanların anne-babalarına “Çocuklarınızı alın buradan” diye seslenerek ortaya koyuyorlar. Bunun üzerine anneler devreye giriyor ve parkın etrafında el ele tutuşarak “çocuklarını” korumak için birleşiyorlar.

“Gezi’deki orantısız zekâ ve vicdan kullanımı” yeni kuşak direniş anlayışını yüceltip, eski düzeni yererek başarıya ulaşmıştır.

İktidarın “ben her şeyi yaparım” anlayışının bundan sonra işlemesinin güç olduğu apaçık meydandadır. Çıkartılması gereken en önemli ders budur.

Ve günlerdir süren gerginlik ortamından sonra Başbakan Erdoğan Gezi eylemleriyle ilgili içinde sanatçıların da yer aldığı çeşitli heyetlerle görüştü.

Görüşmelerden sonra Topçu Kışlası için yargı kararının bekleneceği, verilen karara göre de plebisit yapılabileceği açıklandı.

Ne olursa olsun bu saatten sonra Gezi Parkı’na Topçu Kışlası “ben yaptım, oldu” anlayışıyla yapılmamalıdır.

Her birisi birer lider vasfına sahip, aynı anda ailelerinin, polisin, politikacıların ve toplumun bütün kesimlerinin sempatisini kazanarak kendilerini ifade etmeye başlayan, hiçbir alışıldık ideolojinin tam manasıyla taraftarı olmayan, bugünün dünyasına ait anlayışın temsilcileri olan, kendi hukuklarını gazla, suyla, şiddetle öldürmemeyi başaran bu gençlerin gücü hafife alınamaz.

Ancak bu yeni gençlerle iletişim kurma becerisini gösterenler onlarla birlikte bu ülkeyi yönetmeye aday olabilirler.

Kitle ve iktidarın var olan ezber ilişkisi artık bozulmuştur. Bu ilişki yeniden tanımlanmaya başlamıştır. Bu da ülkemiz demokrasisi için bir kazanım olacaktır.


sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları