Türkiye’nin yüzde sekseni elektriksizdi. Balkanlar’dan gelen alçak basınç, ülkeyi ıslatıyor, hava sıcaklıklarının sürekli olarak mevsim normallerinin dışında seyretmesini kimse hayra yormuyordu.
Gecenin ilerlemiş bir saatinde telefon çaldı; boğuk ve tanıdık bir ses:
- Oğlum sana “bak” demiştim, baktın mı?
Si bemolden yarım ses hüzzam çıkarmaya elverişli ama uykulu bir ses:
- Hıı?
- Seçim sonuçlarına baktın mı?
- Ha, baktım.
- Öyleyse söylesene ne olmuş mesela Kabataş’ta?
- Kafaları bandanalı elli çıplak, bir bacımızı...
- Ondan değil, Ordu’nun Kabataş ilçesinden bahsediyorum: Oradaki sonuçlar nasıl?
- CHP önde!
- Ne? Kiğı, sonra İvrindi?
- Kiğı’da HDP, İvrindi’de MHP.
- Çabuk belediye başkanını ara; ekip yollasın, önce CHP’nin, bir de Kürtlerin merkez binalarının balkonlarını hemen yıktırsın, “Usulsüz yapılmışlar” desin.
- Neden?
- Onların balkon konuşması yapmalarını istemem!
- Eniştem, “Cumhurbaşkanı isterse muhalefetin de balkon konuşmasını yapamaz mı? Anayasada bu olmaz diye bir şey var mı?” diyor.
- Bırak bunu şimdi. Ben hemen suç duyurusunda bulunacağım.
- Kılıçdaroğlu mu suçlu?
- Evet, örgüt kurup iktidarı devirmek için uğraşmıyor mu? CHP örgütü seçime hangi maksatla giriyor sanıyorsun? Seçim sonuçlarına yayın yasağı da koyduracağım.
- Baba, fasulya yedi buçuk liraya diyorlar; ondan kaybediyormuşuz!
- Kivi yesinler! Sen bırak bunları, git, pilotlara söyle, uçaklardan birini piste çıkarsınlar. Aman kokpitinin kapısı dışarıdan açılabilir olsun!
- Nereye uçacağız?
- Hep beraber şöyle bir Türkistan, Özbekistan gezeceğiz...
- Akvaryumumu da getirebilir miyim?
- Ne yapacaksın akvaryumu?
- Yolda da, oralarda da canım sıkılır; içinde kâğıt gemi yüzdürürüm. Babacım ne diyorlar biliyor musunuz? Kabahat sizdeymiş.
- Kim diyor?
- Üç yıllıklar. Kılıçdaroğlu, “Anadolu’nun Kemali” diye bir film yaptırdı ya. Siz de öyle bir şey yapsaymışsınız sonuç böyle olmazmış.
- Saçma! Film yaptırsaydık adına sanki ne diyecektik?
- “Anadolu’nun Ayyıbı” diyebilirdik mesela.