Zavallı Aylan ve Galip, hiçbir şansları yoktu...

08 Eylül 2015 Salı

Suriye konusunda herkes başkasını suçluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aylan ve Galip Kurdi kardeşlerin yürek burkan ölümlerinden sonra CNN’de tekrar Batı’yı suçladı. İçeride ve dışarıda Türkiye’yi suçlayanlar da var tabii. AKP iktidarının, Esad rejimini devirip yerine Sünni ağırlıklı bir rejimi getirmek amacıyla Suriye’de radikal İslami grupları desteklediğine inananlar hiç de az değil.
Önemli İslamcı yazarlarından Ali Bulaç Zaman gazetesindeki son yazısında ‘Suriye bizim iç meselemizdir, üç ayda Esed devrilecek, Şam’da cuma namazı kılacağız, yeniden bölgenin hâkimi olacağız’ diye yola çıkan Türkiye’nin politikası A’dan Z’ye yanlıştı, hatalıydı, musibet getiriciydi” diye yazmış.
Bulaç, “Vicdanları kararmış dindarlar olarak sanki Suriye’yi bizler bu hale getirmemişiz gibi utanmadan Batı’yı suçluyoruz?” diye devam etmiş. Bu sözleri “paralel savaşından kaynaklanan kuyruk acısı” olarak değerlendirebiliriz fakat Bulaç “paralel savaşı” öncesinde de benzeri görüşleri savunmuştu.
Suriye’deki iç savaştan elbette ki Beşşar el Esad sorumlu. Fakat krizin bu kadar sürmesinden sadece Türkiye, daha doğrusu AKP iktidarı, sorumlu değil. Küresel ve bölgesel güçlerin kendi çıkarları uğruna müdahil olmaları krizin sürmesini garantiledi.
Aylan ve Galip için dünya liderlerinin döktükleri timsah gözyaşlarının aslında samimi olduğu bir dünyada yaşadığımızı farz edelim bir an için.
Başta ABD ve Rusya olmak üzere, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ile Türkiye, İran ve Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler zaman geçirmeden ateşkes sağlamak ve ardından kalıcı bir barış için işbirliği yaparlardı.
Fakat böyle bir dünyada yaşamıyoruz. Bu ülkeler Suriye’deki savaşın insani bedelini değil kendi çıkarlarını kollayarak savaşın sürmesini sağlıyorlar. Türkiye’nin hatalarla dolu Suriye politikasının sonuçlarını ezbere biliyoruz. Ya diğerleri?
ABD de, Türkiye gibi, Esad’ın gitmesini istiyor. Bu arada Suriye için askeri değil, siyasi çözümünden başka seçeneğin olmadığını savunuyor.
Fakat politikası çelişkili, çünkü Esad giderse yerini IŞİD gibi grupların doldurmasından korkuyor. Esad şu anda öncelikleri sırasında ikinci konumda. IŞİD ise asıl hedefi. Bu da Esad’a yarıyor.
ABD siyasi çözümü savunuyor ama aynı şeyi savunan Rusya ile bir araya gelip gereğini yapmıyor. Rusya da IŞİD’i baş düşman bellemişken bu konuda dahi işbirliği yapmıyorlar, çünkü aralarında küresel güç mücadelesi var. Bu da Esad’ın işine yarıyor, çünkü Moskova’nın desteğini garantiliyor.
Son haberlere bakarsak Rusya, Esad’ı desteklemek için kendi askerlerine Suriye’de yeni bir üs kurma hazırlıkları yapıyor. Bu doğruysa kriz daha da içinden çıkılmaz hale gelip yayılacaktır. Moskova Esad’ın “makul muhaliflerle” güç paylaşımına hazır olduğunu da söylüyor. Bunun ne kadar doğru olduğunu da bilmiyoruz, ama doğruysa buna da Suudi Arabistan karşı çıkıyor.
Riyad, Suriye’deki Esad karşıtı İslami güçlere desteğini sürdürmek suretiyle krizin devamına katkı sağlıyor. Esad düşerse yerine nefret ettiği Müslüman Kardeşler veya IŞİD’in geçeceğini şu aşamada hesaba katmıyor. Tek derdi Tahran’ın Suriye’deki etkisini dengelemek. Savaşın sürmesi kendisine bunu sağlıyor.
Bu durumu ters çevirin bu kez İran’ın Suriye’deki pozisyonu ortaya çıkıyor. Tahran’ın tek derdi Türkiye ve Suudi Arabistan gibi Sünni ülkelerin Suriye’de zemin kazanmalarını engellemek.
Bu genel görüntüye bakınca Suriye’deki trajedinin sürmesinden kimlerin sorumlu olduğu ortaya çıkıyor. Talihsiz Aylan ile Galip’in niçin hiçbir şansları olmadığı da daha iyi anlaşılıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları