Turgay Fişekçi
Turgay Fişekçi turgay@fisekci.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İnsan Canı 'Kriz'i

02 Kasım 2011 Çarşamba
\n

İnsanların, oturduğu evlerin üzerlerine çökmesi nedeniyle can vermelerini anlayabilmek kolay değil. Elbet olayın bir doğal afet boyutu var. Ama ya insan boyutu?

\n

Yıkımların altından kimi canlı, çoğu ölü insan bedenleri çıkarılırken bu görünümde payı olanlara ne demeli?

\n

Hele çocuklar, ne o yapıların yapılmasında ne de oldukları yerde bulunmakta kusurları olan masumcuklar... Onların gelecekteki hayatlarını, nasıl insanlar olacaklarını kim bilebilir?

\n

Sait Faikin Krizadlı bir öyküsü vardır, 1938de yazılmış. Alttan alta İspanya İç Savaşının, Almanyada yükselen ırkçılığın etkileri duyumsanır.

\n

Öykünün kahramanı, arkadaşlarıyla Luvr Müzesinde bir yangın çıksa, içerden bir şey kurtarma olanakları olsa, ne yapacaklarını tartışırlar. Biri insanlık tarihinin gelmiş geçmiş başyapıtlarından Leonardo da Vincinin Mona Lisasını (La Jakond) kurtaracağını söyler, bir başkası o sırada içerde kalmış küçük bir çocuğu.

\n

İnsanı kurtarırsak, o insanın bizzat kendisinden veya neslinden birçok şeyler bekliyoruz, demektir. Yarın bu çocuğun çocuklarının değil bir, binbir Jokond yapmayacakları ne malum?..

\n

Bir başkasının gerekçesi çok daha yalındır: Çocuğu kurtarırım, sadece insan olduğu için.”

\n

***

\n

Sermaye düzeninin insanın değerini sıfıra indirdiği günümüz dünyasında, yıkıntılar içinden çıkarılan bebekler, çocuklar, yetişkinler bizlere insan olduğumuzu, insana değer verdikçe insan kalabileceğimizi bir kez daha hatırlatıyor.

\n

Peki insanları kurtarırken insanlığımızı hatırlıyoruz da o dayanıksız yapıları yaparken, onların yapılmasına göz yumarken ne oluyoruz? İnsan birden gözümüzde önemini yitiriveriyor, yerini haksız kazanç tutkusu alıveriyor.

\n

Mimarlar Odasının bildirisi temel gerçeği bir kez daha vurguluyor: Vanda yaşanan deprem, toplumumuz için güvenli yaşam alanları olmadığını bir kez daha göstermiştir.

\n

İşte gerçeğin en yalın biçimi!

\n

Ortada bir kazanç kapısı olduğunda ne insanlık kalıyor ne de düşünce.

\n

İnsanların içinde yaşadıkları yapıların tasarlanmasından altyapı hizmetlerinin oluşturulmasına, çevre düzeninden kent bütünlüğü içindeki yerine dek tüm aşamaları ciddi kamu hizmetinin bir parçasıdır. Bir devlet, yurttaşlarına güvenli yaşam alanları sunamıyorsa başka neye yarar?

\n

Oysa kamu gücü çoğunlukla sermaye ile birlikte hareket etmektedir; karşı karşıya geldiklerinde ise dediğini yaptırabilecek hiç gücü yoktur. Başka türlü, yapılarının büyük bölümü çürük bir ülke nasıl olunabilir? İstanbulun iki bin yıllık tarihi yarımadasını gölgeleyen gökdelenler başka türlü nasıl yapılabilir? Ormanlar, su havzaları başka türlü nasıl yağmacıların yapılaşmasına açılabilir?

\n

İnsandan ve toplumdan yana yönetimlerin tutumu farklı olmalıdır. Mimarlar Odası ve öteki meslek kuruluşlarının, üniversitelerin uyarıları bugüne dek hep küçümsenmiştir. Çünkü rant güdüsü, hep bilimden ve sağduyulu düşünceden önce gelmiştir.

\n

Sorunun çözümü hiç de kolay değildir.

\n

Bunun için önce çok temel bir dönüşüm gerekiyor: İnsanlığın para denen kirden kurtularak güzel bir hayatın ihtiyaçlarına yönelik bir yaşama biçimini oluşturması.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları