Üstün Dökmen

Atanmışlık, sadakat, bağnazlık, zorbalık

31 Temmuz 2022 Pazar

Geçtiğimiz günlerde bir tanesinin içinde benim de bulunduğum birkaç üzücü olay ortaya çıktı. Kanımca bunların ortak paydası, atanmışlık, sadakat, bağnazlık ve zorbalıktır. 

EVRİM KARŞITI MÜDÜR 

5 Temmuz’da Ankara’da Karayolları’nın konferans salonuna Ulaştırma Bakanlığı genel müdürünün davetlisi olarak konferans vermeye gittim, tüm kamu kuruluşlarına ve derneklere olduğu gibi maddi karşılığı olmayan bir konferans verecektim. Ancak bu konferansın bana ve salondaki bine yakın katılımcıya maliyeti yüksek oldu.   

Konumuz kaliteli iletişim, yaşama ve çalışma sevinciydi. Bu kapsamda okuma alışkanlığından, kadın erkek eşitliğinden, kız çocuklarına değer vermenin ve çağdaş bilimin öneminden de söz ettim. Bir ara Atatürk’ün kızının/manevi kızının elinden tutup toplantıya giden dünyadaki ilk devlet başkanı olduğunu söylüyordum ki ön sırada oturan bir beyin huzursuz hareketlerle sağa sola dönüp söylendiğini fark ettim. Az sonra çağdaş bilimden söz ederken sağlık bakanımızın kovit virüsünün mutasyon geçirdiğini belirttiğini, mutasyonun ise evrim anlamına geldiğini, artık ülkemizde ve dünyada evrimin bilimsel anlamda kabul gördüğünü, zaten ispatlanmış olduğunu söyledim. Bu sırada arka sıralardan bir izleyici, “Evrim yoktur” diye bağırdı. Evrimin nasıl gerçekleştiğini, bir ortaokul öğrencisinin anlayabileceği sade bir dille anlattım, İbn-i Haldun’un ve Erzurumlu İbrahim Hakkı Bey’in kitaplarında “tekâmül” adı altında evrimden nasıl söz ettiklerini belirttim. Evrim Kanunu’nda tek tanrılı dinleri reddeden bir ifade bulunmadığını, Osmanlı’da evrim karşıtlığı olmadığını da ekledim.  

Bu açıklama üzerine az önce rahatsızlık belirtileri gösteren bey sahneye doğru fırladı, el kol hareketleriyle ve ayağını yere vurarak, “Konu dışına çıkmayın, evrim İslam’a aykırıdır” diye bağırmaya başladı. Susmadım, ben de ona, “Bu yaptığınız da Türk-İslam terbiyesine aykırıdır” dedim. Yirmi kişi daha sahnenin önünde toplanıp, 12 Eylül öncesinde amfilerde olay çıkaran gençler gibi bağırmaya başladılar. Ben de, “Ya yerinize oturun, konferans dinleme adabını öğrenin ya da salondan çıkın” diye bağırdım. Daha sonra Karayolları Genel Müdürlüğü’nde müdür olduğunu öğrendiğim o kişi peşindeki yirmi kişiyle birlikte salondan çıktı, çıkarken de “Mikrofonu kapatın” diye bağırdı. Geride kalan izleyiciler onu sözel olarak protesto ettiler, konuşmamın bitiminde salondan ayrıldığımda da beni ayakta alkışladılar.  

Bu olayda ne vardı? Atanmış kişiler vardı, muhtemelen kendilerini atayanlara ve onların dünya görüşlerine sadakat gösteriyorlardı. Kimisi kendi aklına ve pozitif bilime sadık davranır kimisi kendisini borçlu hissettiği gruba sadık olur. Bu olayda bağnazlık da vardı. Bağnazlığın sözlük anlamı; bir konuda bir fikir edinmiş olan kişinin, ne kadar yeni veri, bilgi gelirse gelsin önceki fikrinde bir değişiklik yapamaması, bir anlamda fanatik olması demektir. Söz konusu konferansta anlaşılır bir dille evrimi bilimsel olarak anlattım, ancak bazıları anlamaya direnç gösterdiler, “Acaba evrim var mı?” diye sorgulamadılar, üstelik bir bilim insanının konuşmasını bağnazlık ve zorbalık sergileyerek engellemeye çalıştılar. 

Bu olayda bir zorbalık vardı, ancak bu zorbalık ilk değildir; MEB’nın lise müfredatlarında evrimden net bir şekilde söz edilmemesi ve birçok üniversitemizde evrimi anlatacak öğretim üyelerine baskı yapılması da bağnazlıktan kaynaklanan bir zorbalıktır. Karşı fikir üretemeyenlerin yaygara kopararak veya yasak getirerek bilimsel gerçekleri örtmeye çalışmaları zorbalar arasındaki dayanışmanın sonucudur. (Önümüzdeki hafta evrim gerçeğinden söz edeceğim.) 

HEKİME ZORBALIK

Yine aynı hafta Konya’da bir hasta yakını, “Kalp krizi geçiren annemi niçin kurtaramadın” diye bir hekimimizi tabancayla öldürdü. Bu tür saldırılara sıklıkla rastlıyoruz. Burada da bir bağnazlık ve zorbalık vardır; hastalık hakkında hiçbir tıbbi bilgisi olmayan, kendisine anlatılsa bile anlayamayan hasta yakınları, beceriksizlik yaptıkları gerekçesiyle hekimlere kızmaktadırlar. Bu tür bilgisiz ve öfkeli kişiler, tüm yaşlı hastaların, her zaman iyileştirilebileceğini ve sonsuza dek yaşatılabileceklerini zannetmektedirler, bunu beceremediler diye hekimlere saldırmaktadırlar.

DİPLOMA TÖRENİ ZORBALIKLARI 

Benim konferansımın ertesi günü bir tıp fakültemizin birincisi mezuniyet konuşması yaparken tıp fakültesinin atanmış dekanı, muhtemelen kendisinden hesap sorulabileceği endişesiyle bu genç hekimin konuşmasını kibarca kesmek istedi, izleyiciler kendisini protesto edince de kenara çekildi. Burada da atanmış sadakati ve kibarca da olsa bir zorbalık söz konusuydu. 

Haziran ve Temmuz aylarında ODTÜ ve Boğaziçi üniversitelerinde diploma törenleri, gençlerin protesto düzenlemeleri ihtimaline karşı rektörlüklerce iptal edildi, bazı üniversitelerde dönem sonu şenliklerine izin verilmedi. 

Bu örneklerde görüldüğü üzere, “Evrim yoktur” iddiasını bilimsel olarak savunamayanlar, gençlerin sorularına bir açık oturumda açıkça cevap veremeyenler, zorbalık sergileyerek üste çıkmaya çalışmaktadırlar. Böyle olunca da Namık Kemal’in Sultan Abdülhamid’i kastederek yazdığı dizeler hatırımıza gelmektedir: 

“Ne mümkün zulm ile bidât ile imhâ-yı hürriyet; çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten.”

Not: Yukarıda Karayolları Genel Müdürlüğü’ndeki konferansımda ortaya çıkan tabloyu anlattım. Lütfen hiç kimse söz konusu kamu kuruluşuna hakaret edildiğini iddia etmesin. Birkaç kişinin tavrı bütün bir kurumu bağlamaz, o kişilerin davranışları sadece kendi kalitelerini, bir de ülkemizin içinde bulunduğu durumu gösterir.       



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları