22 Temmuz günü Norveç’te “toplu cinayet” işlenmesi yazılı ve görsel basında büyük yankı uyandırdı.

Cinayeti, Anders Breivik adındaki faşist bir Norveçlinin işlediği ve 93 kişinin öldüğü belirlendi.

Bu toplu cinayet bütün dünyada çok büyük ilgi ve şaşkınlık yarattı. Olay günümüzde de gündemde olup tartışılmaktadır.

Televizyonlarda gördüğüm ya da gazetelerde okuduğum bazı olaylar, bende çağrışımlar yapar. Bu çağrışımların uyarısı ile ben. “Anılardan kalan külleri” karıştırırım. Küller arasında bulduklarım yeterli olmadığında başvuru kaynaklarına yönelir, aradıklarımı buralarda bulmaya çalışırım.

Son günlerde, giderek artan ardı arkası kesilmeyen cinayetler bir “kanser salgını” gibi toplumdan topluma, insandan insana bulaşmaya başlamış görünüyor.

İnsanın iç dünyasında oturan en karanlık duygu, “herkesten güçlü olma hırsı” ve “öç alma” duygusudur. Bu hırs ve bu duygu, sahibini yaşadığı toplumu yok etmek isteyen bir “kanser hücresine” dönüştürebilir.

Adolf Hitler, herkesten daha güçlü olma hırsına ve öç alma duygusuna sahipti.

Alman halkı da ona bu hırsını ve duygusunu kullanma şansını verdi. Gücü eline geçiren Hitler de bütün Avrupa’ya ölüm ve yıkım getirdi.

2. Dünya Savaşı öncesi, “Adolf Hitler” Almanya’da, kendisini önce “Führer (önder) ” olarak atayıp, sonra başbakan yapan Alman halkının toplumsal genetiğini 2. Dünya Savaşı süresince büyük ölçüde değiştirebilmiştir.

Almanların bir bölümü, “Nazi, SS ve Gestapo” adını alarak örgütlenir ve bunların “insanlık genleri” yok edilir. Geriye kalan Alman halkının büyük kısmı da olanlar karşısında susmuş ve “sessiz kalma genleriyle” baş başa kalmıştır.

Faşizmin ve diktatörlüklerin egemen olduğu toplumlarda baskıların yanında yer alanlar birer “kanser hücresine” dönüşür.

Anılarımın küllerini karıştırırken bugün dünyanın en uygar ülkeleri arasında yer alan Norveç’in, 2. Dünya Savaşı’nda Alman halkının ve onları yönetip yönlendiren, Hitler’in yanında yer aldığını anımsadım.

Alman halkının verdiği gücü eline geçiren Adolf Hitler’in, bütün Avrupa’ya ölüm ve yıkım getirdiğini herkes bilir.

Bu yıkımda Norveç hükümeti ve onu onaylayan Norveç halkı da Hitler’i onaylamış ve desteklemiştir.

2. Dünya Savaşı’nın getirdiği ölüm ve yıkımlar süresince (1940-1945) Norveç’te, Norveç faşist partisi iktidardadır ve “susma ve sessiz kalma haklarını” kullanan Norveç halkını da faşist partisi başkanı Vidkun Quisling, Norveç Başbakanı olarak yönetmektedir.

“Vidkun Abraham Lauritz Jonssøn Quisling kısaca Vidkun Quisling (18 Temmuz 1887 – 24 Ekim 1945 ) Norveçli politikacı ve Norveç faşist partisi genel başkanı. 1940 - 1945 arasında ülkesini işgal eden Almanlarla işbirliği yaptı. 1945 yılında vatana ihanet suçundan idam edildi.

Başka bir devletin politikasına, felsefesine sempati duyan ve savaş durumunda saldırgan devlete katılarak ve işbirliği yaparak kendi ülkesi aleyhine çalışan kişi. Bu kavram, bir süre Norveç’teki faşist partinin lideri olan ve 2. Dünya Savaşı’nda Hitler’in ordularının ülkesini işgal etmesi sırasında Alman çıkarlarına hizmet eden bir hükümet kuran Vidkun Quisling’in adından türemiştir (Kaynak: Vikipedi).”

Ben, Norveç’teki bu toplu cinayetin sanığı Anders Breivik’i, 1945-1950 yılları arasında Hitlerin yanında yer alan Norveç faşist partinin başkanı, Başbakan Vidkun Quisling’in, “Norveç’in “toplumsal genetiğine” bıraktığı mirasın “özürlü bir geni” olarak görmekteyim.