Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet okumak direnmektir...

15 Ocak 2017 Pazar

Ataol Behramoğlu’nun o muhteşem dizelerini kim bilir yazılarımda ne çok kullanmışımdır.
“Yaşamak, İnsan Kalarak” şiirinden dizeleri şimdilerde Genco Erkal’ın yorumuyla ve Tilbe Saran’ın katkılarıyla sık sık duyuyoruz Cumhuriyet’in kampanyasında...
“Yaşamak bu yangın yerinde / Her gün yeniden ölerek / Zalimin elinde tutsak / Cahile kurban olarak / Savunmak gerçeği, çoğu kez / Yalnızlığını bilerek...”
İnsan kalarak yaşamanın giderek zorlaştığı günlerden geçiyoruz.

Dünya artık çok küçük
Bu zorluklardan birini birkaç gün önce Avusturya’nın Bregenz kentinde yaşadım! Oranın Basın Kulübü’nün (Vorarlberger Presse Club) davetlisi olarak bir gazetecilik toplantısında konuşmacıydım.
Tam da ülkenin en prestijli ödülü Bruno Kreishy Ödülü’nün Aslı Erdoğan’a verildiğinin açıklandığı sıradaydı. Konferans sonunda en çok onu sordular...
Tam da IPI, PEN, Sınır Tanımayan Gazeteciler gibi kuruluşların birbiri ardından hapisteki 147 gazetecimizi dillerine doladığı günlerdeydi... Düşünce ve ifade özgürlüğü konularını sordular...
Tam da Adalet Bakanı Bozdağ’ın “Türkiye cezaevlerinde salt gazetecilik yaptığı için tutuklu hiçbir kimse yoktur” dediği ve içerideki meslektaşları “suçlu” ilan ettiği gündeydi... Dünya artık öyle küçüldü ki, herkes her şeyi biliyor... Siz şimdi gelin kendinizi benim yerime koyun. Ülkemde hapisteki gazetecilerimiz neden hapiste diye sordular...
Ne yani, Kadri Gürsel birkaç adam öldürmüştür; Musa Kart banka soymuştur, Ahmet Şık bomba patlatmıştır; Turhan Günay kadın boğazlamaktan suçludur falan mı demeliyim...
Sordular da sordular... Çaycımız Şenol Buran’ın hapisten çıktığını bilmiyorlardı. Onu da sordular...
Dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım: Ne söylendiği ne yazıldığı değil; kimin söylediği, kimin yazdığının “suç” olabileceğini...
Bir başka gazetecinin ya da birilerinin ihbarıyla “suçlu” olabileceğinizi...
Dün bir yetkilinin söylediğini bugün bir gazeteci söylerse “suç” sayılabileceği...
En, en, en yetkili kimselerin “yanıldık, kandırıldık” deme haklarının olduğunu; ama hapisteki yazar ve gazetecilerin bu haktan yararlanamadıklarını; “kandırıldık aldatıldık” deseler bile yine de hapiste tutuklu yargılandıklarını;
Kimi tutuklu gazeteciler için 3 aydır iddianame beklendiğini...
Hakikatin, gerçeğin ne denli göreceli olabileceğini tartıştık... Hiçbir şey anlamadılar elbet! Yangın yerinde yaşamıyorlar ki!..
Bregenz demişken... Dünyanın en eski ve en önemli müzik festivallerinden birine sahip bu minicik kasabanın 26 bin nüfusu olup, 14 bin izleyici kapasiteli tiyatro konser mekânı olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim! (Gel de çıldırma!)

Dilenmek değil, direnmek
Dönelim kampanyamıza... Sosyal medyada dönüp dolaşan Ataol’un şiiriyle bütünleşen o minik videoyu beğenmeniz yetmez. Çünkü o zaman yaygınlaştırmıyorsunuz. Oysa “paylaş”ı tıklarsanız, yaymaya; katlanarak çoğalmasına yardımcı olmuş oluyorsunuz. O nedenle beğenmekle kalmayın paylaşın.
THY’de ve devlete bağlı nice kurumda Cumhuriyet yasağı sürüyor. Merak ediyorum. Henüz parlamenter rejim varken neden bunu kimse Meclis’te dile getirmez.
Bu arada bir başka görüntü de sosyal medyada dolaşmaya başladı.
Kocaman harflerle “Cumhuriyet Okumak Direnmektir” diyor.
Doğru diyor: Cumhuriyet okumak, zorbalığa, yalana, vurdumduymazlığa, kayıtsızlığa, vasatlığa, cahilliğe direnmektir... Başkanlık dayatmasına “hayır” demektir.
Bu afiş bana Cumhuriyet’in yıllar önceki “Farkında mısınız?” kampanyasını çağrıştırdı. O zamanlar, o kampanyayı küçümseyenler, çok geç de olsa farkına vardıklarında çoktan iş işten geçmişti...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları