Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fazıl Say büyüledi
Bir ateşti, öteki su… Biri gürül gürül akıyordu, öteki alev alev yanıyordu… Birbiri ardından volkanlar patlıyorken, bir kelebeğin kanat sesini duyabiliyorduk… Fırtına öncesi sessizliği, fırtına boyunca elimizle tutabiliyor, duyarlığı avuçlarımıza alabiliyorduk…
Sahnede iki afacan çocuk vardı ve eşsiz bir oyun oynuyorlardı. Hayır, iki bilge eğleniyor ve hüzünleniyordu… Hayır, iki virtüöz, Fazıl Say ve Patricia Kopatchinskaya yalnız çalgılarını değil, bedenlerini konuşturuyorlardı. Zaten çalgıları bedenlerinin ve ruhlarının uzantısıydı.
Önceki akşam Cemal Reşit Rey Salonu olağanüstüydü. Fazıl Say’ın bestelediği ilk keman konçertosu “Harem’de 1001 Gece” adlı eserin Türkiye’de ilk çalınışıydı.
Programda yer alan her eser, Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma Uvertürü” ile “Do Majör Piyano Konçertosu” ve iki Fazıl Say bestesi, “Harem’de 1001 Gece” ile “Keman ve Piyano İçin Sonat” uzun uzun alkışlandı ve sonunda salon ayağa fırladı…
CRR İstanbul Senfoni Orkesrası, müthiş dinamik, Şef John Axelrod yönetiminde kanatlanıyordu.
Nasılsa müzik eleştirmenleri konseri değerlendirecek, ben en çok nelerden etkilendiğimi belirtmekle yetineceğim:
Fazıl Say’ın her iki bestesinde de birçok buluş zenginliği vardı… Hem Doğu’dan, Anadolu’dan, İstanbul ve Osmanlı’dan esintiler, hem de moderniteyi içeriyordu. İlkinde “Üsküdar’a Giderken”, ikincisinde “Odam Kireç Tutmuyor”un ezgileri üzerine eğlenceli yolculuklar dinleyiciyi gülümsetiyordu. En önemlisi her iki eserde de harika bir denge vardı. Mizah dengeliydi, hüzünle sevinç dengeliydi, coşkuyla duyarlık dengedeydi.
"Haremde 1001 Gece”nin, çıplak ayaklı kemancısının yanı sıra bir solisti daha vardı: Kudüm, bendir ve darbukayla Ankara Devlet Operası’ndan Aykut Köselerli.
Moldava asıllı Patricia Kopatchinskaya (dünyada ona kısaca Patkop diyorlar- daha bir “punk” oluyor) elbet çıplak ayakla çıkıyor sahneye! O da en az Fazıl Say kadar yararlanıyor beden dilinden.
Fransızlar Fazıl ve Patkop ikilisini dinledikten sonra “İşte klasik müziğin Bonnie ve Clyde”ı gibi manşetler atmıştı. Bence onlar “ruh ikizi”… Konser sonrası onlarla konuşup çalışma yöntemlerini dinledim: Her konuda bol bol kavga edip birbirlerine karşı çıkıyorlar. Birbirlerini ikna etmek için uğraşıyorlar… Çatışmalardan sonra bu uyuma ulaşıyorlar. Kısacası onlarınki, “meydan savaşlarından sonra kazanılmış ortak zafer!” Bu zafer biz ölümlü dinleyiciler için de eşsiz bir mutluluk!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi