Nice'ten Sevgiler

15 Aralık 2008 Pazartesi

Fransanın Akdeniz kıyıları yaz kış eğlence, kumar, sefahat merkezi olarak algılanmaktan çok sıkılmış anlaşılan. Şimdi varsa yoksa kültürle anılmak istiyor. Kültür simgeleriyle ve kültür imgeleriyle ön plana çıkmaya çalışan kentlerin başında Nice geliyor. Son Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Le Clezio’nun Nice doğumlu olması, tüm vitrinlerden onun gülümsemesi, Matisse Müzesi, Chagall Vakfı ve kültür merkezleri sadece birkaç örnek...

Üç gündür Avrupa Tiyatro Forumu Nicete toplanıyor. Dışarısı günlük güneşlik, ilkbahardan ödünç alınmış günler... Ama biz, dünyanın her yanından gelmiş tiyatro insanları sabahtan akşama kapalı salonlarda Tiyatro ve iktidarlar”, “Tiyatro ve güç”, “Tiyatronun gücütemalarını tartışıp, Avrupa dışından gelmiş oyunları izliyoruz.

Toplantıya İspanyol yazar Jorge Semprun başkanlık ediyor. Faşizme karşı mücadelesiyle, birbirinden değerli romanları ve yazılarıyla, Franco diktatörlüğüne karşı direnişiyle tanınan ve İspanyanın demokrasiye geçişinden sonra devletinin büyük elçisi ve kültür bakanı olarak da hizmet veren Jorge Semprum yıllara meydan okuyan bir kişiliğe sahip. Türkiyeden geldiğimi öğrenince, soruları Türkiyenin bugününe yoğunlaşıyor. Sonra eskilere dönüyoruz. “Büyük şairimiz Nâzım Hikmet’i tanımak, ve onunla dostluk etmek şansına sahip oldum” diyor. Nâzım Hikmet’in ve şiirinin gücünü anlatıyor bana. Anlatırken gözleri parlıyor... Ülkemde kitaplarını çok sevdiğimizi söylememle, ilk çevirmeni Nedim Gürseli soruyor. Bir ara sohbet sırasında bugün neden ülkesi İspanyada değil de Fransada Pariste yaşadığını sorduğumda şu ilginç yanıtı veriyor:

Benim ülkem İspanyada, komşuluk ilişkileri çok güçlü. Tıpkı sizdeki gibi... Barcelona ya da Madridde beni yalnız bırakmazlar. Sevgiyle, ilgiyle bunaltırlar insanı! Fransızların bu soğuk uzaklığı çalışmam için daha elverişli bir ortam sunuyor. Burada daha rahat çalışabiliyor, daha üretken olabiliyorum.

Toplantının açılışını günümüz yazarlarından ünlü düşünür Bernard Henri Levy yaptı. Önümüzdeki günlerde onun günümüz tiyatrosuna ilişkin ilginç sentezlerini sizlerle paylaşacağım. Açılıştan sonraki günler, onu ortalarda pek göremedik.

Bu tür toplantılarda çok konuşup çok az şey söylemek gibi bir durum da olmuyor değil..

Tiyatroda güç kimde? Gücü nasıl tanımlıyoruz? Parayla mı? İktidarla mı? Baskıyla mı? Yoksa demokrasi ve özgürlüklerle mi? Bütün bu tanımlar, İkinci Dünya Savaşından bu yana nasıl değişti? Ya demirperdenin çöküşünden sonra? Hele hele vahşi kapitalizmin kuralları iflas ettikten sonra nasıl değişti? Gerçekten değişti mi? Tiyatro ile politikanın buluştuğu ve ayrıldığı yerler nelerdi? Birbirlerini nasıl etkiliyorlardı? Hele hele politikacılarla tiyatrocuların kesiştikleri ve çalıştıkları alanlar nelerdi? İkisi arasında seyircinin yeri nasıl belirleniyordu? Yoksa beklenen Godot seyirci miydi?

Sorular başka sorulara gebeydi... Ama ben bir kez daha tiyatro neye yarar sorusuna yanıt bulabiliyordum:

Tiyatro başka hiçbir şeye yaramasa bile, bilinçli bireyler, bilinçli toplumlar yetiştirmeye yarıyordu!

Hepinize Niceten sevgiler.

[email protected]

Faks 0 212 257 16 50



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları