Hikmet Altınkaynak

Bayram sohbeti

06 Haziran 2019 Perşembe

Bayramlarda, havadan sudan, yeme içmeden söz edilir ya. Benim de bir katkım olsun!
Dante’ye sormuşlar, “en iyi yiyecek hangisi” diye. Hemen yanıtlamış: “İyi pişmiş bir yumurta!”. “Peki, neyle yenmeli” diye ikinci soru gelmiş. “Tuzla” demiş.
Dante, (Dante Alighieri, 1265- 1321) İtalyan şair ve politikacıdır, bilirsiniz. Günümüzden yedi yüzyıl önce yaşamıştır. Belki de dünyanın beş şairinden biridir.
Böyle bir sözü olup olmadığını Dante uzmanları bilebilir. İlahi Komedya’nın usta çevirmeni Rekin Teksoy yaşasaydı, ne derdi, belki güler geçerdi.
Dante, böyle bir söz söylememiş olsa bile Dante’ye yakışan bir sözdür ve yumurtanın krallığıyla da örtüşür. Yumurtanın muhteşem yiyecek oluşu ise Prof. Dr. Canan Karatay’ın alanına girer.
Karatay Hoca, yumurtayı ne kadar övse de şekere de bir o kadar karşıdır. Bugün Ramazan ya da Şeker Bayramı’nın son günü, anımsatmak isterim. Şekerden uzak durmayı da…
Çünkü 36 yaşında yaşamını yitiren Ömer Seyfettin, şeker hastası olduğunu bilmiyordu. Tedavisi olan bir hastalık olsa da diğer hastalıklara yol açtığı unutulmamalıdır.

Ömer Seyfettin
Türk edebiyatının klasik yazarlarından olan Ömer Seyfettin için Yaşasın Edebiyat’ın ikinci sayısına bir dosya hazırlamıştık.
O günlerde zaman zaman sohbetinden yararlandığım, farklı yayınlarda olsak da aynı binada çalıştığımız Hakkı Devrim, “Ömer Seyfettin’in kızıyla tanışmak ister misin” diye sorunca, çok sevindim. Hemen telefon etti. Beni tanıtıp telefonu uzattı. Adı Güner Elgen’di. O an neler konuştum anımsamıyorum. Ziyaretine gitmek, tanışmak için istediğim randevuyu verecekti. Ama iki koşulu vardı. Fotoğraf çekmeyecek, röportaj yapmayacaktım. Dünya gözüyle görecek, tanıyacak, bir kahve içip gelecektim. On beş gün kadar sonra arayacaktım! Kabul ettim.

Ömer Seyfettin’in kızıyla tanışıyorum
Tam on beş gün sonra aradım. Ne iyi etmişim. Kahveye çaya değil, bir akşamüstü, iş çıkışı evine içkiye davet edildim. İstanbul’da trafiğin yağmur yüzünden daha da yoğunlaştığı aralık ayından bir gündü, elimde bir demet karanfil, Nişantaşı’daydım, evi kolayca buldum, zili çaldım. Apartman kapısı açıldı. Asansöre bindim. 3. kata gelince “zınk” diye durdu. Kapıyı açıp dışarıya adım atarken açılan bir daire kapısında uzun boylu güzel bir kadın “Hikmet Bey” diye sesleniyordu. “Evet, benim” yanıtını verdim, “İyi akşamlar efendim, umarım geç kalmadım” diyerek içeri girdim. “Hayır, buyurun salona geçelim!
Bu adım benim için büyük bir heyecan ve mutluluk kaynağıydı; tıpkı Neil Armstrong’un Ay’a adım atarken duyduğu heyecan gibi. Koridordan salona doğru ilerlerken, arkası sıra yürüdüm, “Sizi konuğumla tanıştırayım” dedi ve ayakta bekleyen Bülend Gündem’le tanıştırdı. Bir yandan da karanfillere teşekkür ediyor, karanfil demetine çiçekçinin çözülmemecesine sardığı ipi açmaya çalışıyordu. Benim yardım önerimi, “Bu çiçek bana geldi, ben açmalıyım” diye geri çevirdi. Sonunda başardı, birer birer vazoya koydu, vazoyu da kedisinden korumak için salondaki büfenin en üstüne...
Sonra başladık sohbete... Onlar sordu, ben yanıtladım, benim de sorularım oldu onlar yanıtladı.
Güner Hanım’ın bir sorusu da “Ne içersiniz”di. Yanıtım, “Herkes ne içiyorsa” biçiminde olunca, bana da duble bir viski geldi. “Şerefe ve sağlığa” kaldırdık kadehlerimizi… Bülend Bey, Klasik Türk Müziği solo sanatçısıymış, beni AKM’deki Türk müziği konserine davet etti.
Güner Hanım, 81 yaşındaydı, 91 yaşında öldü. Türkiye’nin ilk rallicilerindendi, Fransız okullarında okumuştu, bir Cumhuriyet kadınıydı, babasını yitirdiğinde 2 yaşındaymış. Ömer Seyfettin’in kızı olduğunu ise 11 yaşında öğrenmiş!
Tüm bunları niye mi anlatıyorum? Bugüne kadar hiç anlatmadım da ondan, bu sevinci, bu mutluluğu bu bayram gününde sizlerle paylaşmak istedim de ondan.
Güner Hanım’ın bana verdiği bir belge var. Tüm edebiyat-yayın dünyasını yakından ilgilendiren bir belge. Onu da bir başka bayram sohbetinde anlatmak isteğiyle, mutlu bayramlar dilerim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları