Hikmet Altınkaynak

Basının ve edebiyatın işlevi

28 Temmuz 2022 Perşembe

Kişinin kendini ifade etmesi en temel insan hakkıdır. Bu hak aynı zamanda demokrasinin insana verdiği bir sorumluluktur, görevdir. Evrenseldir de.

Demokrasisi gelişmiş ülkeler, aslında basını da gelişmiş ülkelerdir. Basın, demokrasinin vazgeçilmez kalesidir. Basın demokrasinin olmazsa olmazı ise işlevini yerine getirmesi için de demokrasi olmazsa olmaz!

Türkiye hukuktan başlayarak tüm hakların rafa kalktığı bir dönemden geçiyor. Bu nedenle 24 Temmuz’u Sansürün Kaldırılış Yıldönümü olarak  kutlayamamak, gizli ve açık sansürün sürdüğünü dile getirmek demektir ki bu durum, demokrasi adına da basın adına da üzüntü ve kaygı vericidir. 

İşte bir 24 Temmuz daha böyle geçti!

Tüm bunların temelinde yatan da ekonominin ve yönetimin bozulması, yoksulluğun artması değil mi?

4. GÜÇ

Demokrasilerin vazgeçilmez 4. gücü basındır. Yasama, yürütme, yargı erkinden sonra gelir. İlk üçünün bağımsızlığını tanımayan bu iktidarın, 4. gücü tanıması beklenemez. Bu yüzden de basın çalışanları hep baskı altındadır. Oysa basının işlevi, kendisi için değil toplum içindir. 

Üç ana başlıkta toplanabilecek işlevi vardır: 1- Haber verme işlevi. 2- Denetim-eleştiri işlevi. 3- Kamuoyu oluşturma işlevi.

Son yıllarda gazetecilerin ekonomik, sosyal, siyasal baskı altında olmaları, tutuklanmaları, hapsedilmeleri, mesleklerini yapamayacak ortam yaratılması kabul edilemez. Kişiliksiz, etkisiz  bir basın yerleşir. Böyle bir ortam da demokrasiye yakışmaz. Bundan en çok zararı demokrasi görür, halk görür.

EDEBİYATIN İŞLEVİ

Edebiyat da insan içindir, toplum içindir. Bir edebiyatçı kendi için değil toplum için yazar. Kendini anlatsa da bu topluma dönük değerlendirmedir. Bu nedenle gerçekçi ve toplumcu edebiyatın tıpkı gazetecilerin karşılaştığı suçlamalarla karşı karşıya kalması bu yüzdendir.

Oysa kişinin kendini ifade etmesi evrensel insan hakkıyken sorgulanırlar. Türk edebiyatında bunun da çok acı örnekleri vardır. Şairden romancıya, öykücüden oyun yazarına, çevirmenden eleştirmene varıncaya kadar edebiyatın işlevini yerine getirmeye çalışan edebiyatçıların sesleri kısılmaya çalışılmıştır.

Geçen yazımda eleştirmen Asım Bezirci’den söz etmiştim. Bugün de 23 Temmuz 2008’de 14 yıl önce yitirdiğimiz, onun yatılı okul arkadaşı Fethi Naci’yi anmak isterim.

FETHİ NACİ

Fethi Naci, bir cümlesiyle edebiyat çevrelerinde fırtınalar koparan bir eleştirmendi. En saygın ödüller aldı. En saygın ödüllerde seçici kurul üyesi oldu. Gazetelerde, dergilerde yazdı. Kitaplar yayımladı. Üzerine kitaplar yazıldı.

1997’de Semih Gümüş, Fethi Naci’ye Armağan kitabını yayımladı. 1998’de Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı seçildi. Alpay Kabacalı da Fethi Naci için “Edebiyatımızın Ödünsüz Eleştirmen’i Fethi Naci” adını taşıyan bir kitap yaptı. Bunların dışında iki kitap daha yayımlandı. 

Mustafa Şerif Onaran ile Özgen Kılıçarslan’ın Fethi Naci (2009); Hürriyet Yaşar’ın Yazının Gül Dikeni (Fethi Naci’ye Armağan) kitabı çıktı (2010). Bu kitapta eleştirmen, yazar, yayıncı, okur ve dost olarak Fethi Naci anlatıldı.

Fethi Naci, gazete ve dergilerdeki edebiyat kavgalarının merkezinde oldu. Ya da kavgaya katılıp son noktayı koydu. Verdiği kavga edebiyat kavgası olmakla birlikte, tıpkı gazetecilerin verdiği gibi, bir gerçek kavgasıydı, toplumcu-gerçekçilik kavgasıydı.

İlk kitabı İnsan Tükenmez hakkında soruşturma açılıp (1956) yargılanması, aklanması da onun inandığı yolda kararlılıkla yürüdüğünü gösteren bir edebiyat kahramanı olmasındandı. Onu kahramanlaştıran eleştiriye kapalı bir toplumda en sert eleştirilerle demokrasiye, düşünceye katkıda bulunmasıydı.

Elbette yargılanması, kavgası bu kitapla kalmadı. Yazdığı kitaplarla, eleştirilerle edebiyatımızı yönlendirdi.

Bu yaşam boyu sürdü. Ardında bıraktığı güzel izler, yapıtlar hiç unutulur mu?

Basının da edebiyatın da işlevi gerçeği yazmak, eleştirmek, kamuoyu oluşturmak, güzel bir dünya yaratmak için değil mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları