Üniversite fiyaskosu
Tayfun Atay
Son Köşe Yazıları

Üniversite fiyaskosu

11.08.2017 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

2017 ÖSYS sonuçlarında tercih yapma oranının kimi belirlemelere göre neredeyse yüzde 50 gerilemesi gündeme bomba gibi düştü.
214 bin 430 boş kontenjan var. Bunun ilk yerleştirmede daha da artacağı, 350 binleri bulacağı öngörülüyor. Eğer öyle olursa toplam 910 bin kontenjanın üçte birinden fazlası boş kalacak yani.

“Uzmanlar” nedenler sıralamış:

1) Meslek lisesi öğrencileri, üniversiteye sınavsız geçişin kalkmasının ilk yılı olmasından dolayı ne yapacağını bilemedi.

2) Açık öğretim fakültelerindeki lisans programlarının YGS yerine LYS ile öğrenci alması boş kontenjan artışına etki etti.

3) Üniversitelerdeki kontenjan artışı karşılık bulmadı, hatta talep düştü ve boş kontenjan oranı arttı (Hürriyet, 10 Ağustos 2017).

“Neden” olarak önümüze konan bu “teknik” ve yüzeysel açıklamalar karşısında acı acı gülüyorum. Hele ki üçüncü maddenin bize bir sonucu nedenmiş gibi göstermesine diyecek söz bulamıyorum!

AVM açar gibi üniversite açarsanız sonuç bu olur!..

***

12 Eylül (1980) darbesi sonrasına izi sürülebilecek bir olgu bu.
1970’lerde ülkenin siyasi kargaşasına ayna olan üniversiteyi o kargaşanın kaynağı sayan cunta yönetimi ve Özal hükümeti, taşrada devlet, büyük şehirlerde de özel üniversitelere sadece “ekonomi-politik” bir strateji doğrultusunda yeşil ışık yakarak bugünlere gelişin önünü açtı.

Kuşkusuz istisnalar yok değil, ancak genel durum itibarıyla üniversiteler ya devletin ideolojik aygıtı ya da “ticarethane” oldu.
Eğitime “endüstri”, öğrenciye de “müşteri” olarak bakılır oldu.
Üniversiteyi “Üniversite” yapan hocalar, “teferruat” sayılır oldu.
Hocanın niteliğini değil, öğrencinin niceliğini önceleyen bir sermayedar yaklaşım hâkim oldu.

Bu doğrultuda üniversite sayısı “patladı”. Bu patlama, yani “enflasyon”, elbette zamanla “devalüasyon”a (değer kaybı) yol açacaktı, öyle oldu ve değersiz bir “üniversite yığınlaşması” çıktı ortaya.
Şimdi bunun, milletin kafasına da dank ettiği noktadayız!..
Ama tabii şimdi kafasına dank eden bu duruma yol açan esaslı unsurlardan biri de o milletin kendisi.
“Çocuğum üniversite okusun da, bir diploma alsın da ne olursa olsun” diye yıllardır motive olan insanların kabarttığı ticari iştah, artık aynı insanları üniversiteden kaçırıyor.

Onlara, “Bu üniversitelerden bir nane olmuyor, sokağa atacak param yok” dedirtiyor!..

***

Üstelik bunda geç bile kalındığı söylenebilir.
Çünkü geçenlerde Türkiye’nin en önde gelen şirketlerinden birinde çalışan bir dostum aktardı: Memlekette 114 devlet (daha doğrusu kamu) ve 71 vakıf, toplam 185 üniversite olduğu halde şirket üst yönetimi yeni eleman alımlarında yıllardır sadece 6 üniversitenin mezunlarının başvurularını değerlendiriyormuş! Bunlardan biri kamu, diğeri vakıf olmak üzere ikisi Ankara’dan, ikisi kamu, ikisi vakıf olmak üzere dördü de İstanbul’dan…

Yani siyasi iktidar, istediği kadar övünsün üniversite sayısıyla, “Sistem”in çekirdeği bu memlekette “gerçek” üniversite sayısının taş çatlasa iki elin parmağını geçmediğinin farkında.
“Sistem”in çekirdeğinin yıllardır farkında olduğu gerçek, halkın bağrında yeni yeni idrak ediliyor, bugün olan da bu.

O yüzden en doğru neden tespitini “Eğitim İş” yapmış; Ozan Çepni aktarıyor: “Tercih yapmayanlar, ülkedeki zengin ve yoksul arasındaki uçurumun derinliği nedeniyle iş hayatına atılmak zorunda kalan gençler ve üniversiteli olmaktan, üniversiteli olduktan sonra iş bulmanın daha kolay olacağından umudunu kesen insanların toplamıdır” (Cumhuriyet, 10 Ağustos 2017).

Durum bu kadar basit, açık, net…

***

Tabii bir de bakın bakalım, BAK imzacısı akademisyenlere yönelik hışım ve kıyım sürecinde iktidara elden geldiğince direnip bir kurumsal şahsiyet ortaya koyabilmiş biri Ankara’da, diğeri İstanbul’daki iki “kamu” üniversitesinin kontenjanında kaygı verici bir boşluk var mı?
Bir de iktidar karşısında “kraldan çok kralcı”, o saymakla bitmez “devlet” üniversitelerinin haline bakın…
Ve siz de gülün acınacak halimize!..

Yazarın Son Yazıları

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Devamını Oku
10.09.2018
Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Devamını Oku
05.09.2018
Betona tapanların mabedi yapıldı

Betona tapanların mabedi yapıldı

Devamını Oku
03.09.2018
Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Devamını Oku
20.08.2018
‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

Devamını Oku
15.08.2018
Doların da Allah’ı var!

Doların da Allah’ı var!

Devamını Oku
13.08.2018
‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

Devamını Oku
08.08.2018
Üniversite pazarı

Üniversite pazarı

Devamını Oku
06.08.2018
Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Devamını Oku
01.08.2018
‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

Devamını Oku
30.07.2018
‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

Devamını Oku
25.07.2018
Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Devamını Oku
23.07.2018
Meşihat makamı

Meşihat makamı

Devamını Oku
18.07.2018
‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

Devamını Oku
16.07.2018
Ters köşe (10.07.2018)

‘Cülus töreni’

Devamını Oku
10.07.2018
Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Devamını Oku
08.07.2018
Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Devamını Oku
04.07.2018
Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Devamını Oku
02.07.2018
‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

Devamını Oku
26.06.2018
Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Devamını Oku
25.06.2018
‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

Devamını Oku
25.06.2018
‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

Devamını Oku
11.06.2018
Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Devamını Oku
06.06.2018
Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Devamını Oku
04.06.2018
Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Devamını Oku
30.05.2018
Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Devamını Oku
28.05.2018
İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

Devamını Oku
23.05.2018
‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

Devamını Oku
21.05.2018
Eğlenceli ciddiyet: İnce

Muharrem İnce’nin mevcut iktidar ağzı karşısında en büyük avantajı, yerli ve milli “mizah duyusu”na sahip olması. Sanki Erdoğan, hiç beklemediği bir “lügat”le karşı karşıya kalmış gibi geliyor bana. Öyle hissediyorum.

Devamını Oku
17.05.2018
İnanç borsası nefslere açılırken…

İnanç borsası nefslere açılırken…

Devamını Oku
16.05.2018
‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

Devamını Oku
13.05.2018
‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

Devamını Oku
09.05.2018
Eşeğe kurban olun!

Eşeğe kurban olun!

Devamını Oku
07.05.2018
Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Devamını Oku
02.05.2018
Hitler’i anıyoruz (!)

Hitler’i anıyoruz (!)

Devamını Oku
30.04.2018
Biz tarihin yüzüne bu fotoğrafla bakacağız

Eve dönüş yolunda...

Devamını Oku
25.04.2018
‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

Devamını Oku
23.04.2018
Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Devamını Oku
18.04.2018
ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

Devamını Oku
16.04.2018
Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Devamını Oku
11.04.2018