Selçuk Erez

Gurulara inanalım mı?

03 Mayıs 2018 Perşembe

Seçim neden öne alındı? Doğru dürüst bir seçim yapabilecek miyiz? Yine olmayacak vaatlere inanacak, bu vaatleri defalarca tekrarlamış ama sözünü tutmamış kimselerin peşiden mi gideceğiz yoksa bu seçimde, bu toza ve dumana rağmen doğruyu bulacak mıyız?
Seçimleri izlemek için gelmiş yabancı bir gazeteci, “Türkiye’nin hallerini anlamak istersen Hindistan’a bak!” dedi. Baktığımda haklı olduğunu anladım.
Hindistan’da tuhaf şeyler oluyor:
Geçen sene iki kişinin ırzına geçtiği için hüküm giyen Ram Rahim Sing adlı bir Guru’yu (Manevi-bazen de dünyevi konularda da - lider) pek çok sayıda insan şaşmaz bir önder sayarmış.
Neden?
Devlet birçok yurttaşın temel ihtiyaçlarını sağlayamadığından zaman zaman olağanüstü bir varlık olduklarını ileri süren düzenbazlar ortaya çıkar ve muhtaçlara biraz destek, hiç olmazsa ümit sağladıklarında çok sayıda insan bunlara adeta tapar, peşlerinden gidermiş.
İnsanların bu gibilere sığınmalarının nedenleri arasında Hint kültürünün etkisi de varmış: Bu ülkede gurulara ve de politikacılara “baba” gözüyle bakılır, “baba” gibi saygı gösterilirmiş.
Çocuklara yaşlılara koşulsuz saygı göstermeleri telkin edilirmiş. Gençler, genellikle okullarda doğru düşünmeyi, sorgulamayı öğrenmezlermiş. Bu nedenle bu üçkâğıtçılara kolay inanır, onların dediklerini yaparlarmış. Mesela, “Çocuğumun oğlan olması için ne yapayım?” diye sorana “Cumartesileri sevişmeyeceksin!” derlermiş; soran da inanırmış.
Düğünün hangi tarihte yapılacağı, yeni eve ne zaman taşınılacağı onlardan öğrenilirmiş.
Sadece Hindistanlılar mı? Birçok batılı da kendisini boşlukta hissettiğinde, bildikleri, yaşamını anlamlandırmasına yetmediğinde önce memleketinde bu gurulara inananların oluşturdukları gruplara takılmakta, sonra da Hindistan’a gidip ordaki gurulardan feyz almaya kalkışmaktadır.
Bunlardan birinin anlattıklarına kulak verelim:
-Vegan yiyip Reiki öğreniyordum. Himalayalar’da kara çıplak oturup meditasyon yapanlar varmış. Bahçemde denedim ama ancak birkaç dakika dayanabildim.
Hare Krişna Mabedi’nde idrar tedavisi uygulanıyormuş. En yararlısı sabahın ilk idrarıymış. İdrarda çok vitamin ve mineral varmış. İçmeden önce derimize sürmeliymişiz. Peki bedenimizin vücuttan uzaklaştırdığı bu nesneyi biz neden yeniden ithal etmeliymişiz? Çünkü idrarımız birçok derde deva olduğu halde ilaç fabrikaları ilaçlarını satabilmek için bu harikulade ürünü kötülerlermiş. Oysa binlerce yıl öncesinden kalmış ve guruların bildikleri gizli kitaplarda yazılı olan bu gerçekler daima doğru yolu bulmamızı sağlarlarmış.
Şimdi bu öğrendiklerimizin ışığında daha doğru, daha muhkem (öztürkçesi: berk) sorular soralım: Bu seçimde üçkâğıtçı guruların denetiminde idrar mı içmeye başlayacağız, yoksa aklımızın inanılacak tek guru olduğunu kavrayıp diğer guruların tümüne yol verebilecek miyiz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları