Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
MİT Bursiyeri ile MİT Patronu
Gazetecilik ve tarih için türlü tanımlar var...
Gazetecilik tarihe not düşmek...
Tarih ise düşülen bu notlarla yazılan insanlık serüveni.
Gazetecilikte 40 yıl geride kalıyor...
Bunun 30 yılı PKK ile geçti.
Apo’yu ilk tanıdığımızda ise PKK yoktu.
44 yıl önce aynı fakültenin öğrencisi olduk.
Cebeci’de Siyasal’a komşu Baba’nın Kahvesi’nin müşterilerindendi.
Dönemin moda kâğıt oyunu, “King” artırmaktı.
Bendeniz artıramayanlardandım.
Baba’nın en ziyade müdavimlerinden “Pike” Mehmet Ağar “Kingci” idi.
Apo ile “attırmış” olabilir mi?
Pike’ye sormak için 2.5 yıl daha beklemek gerek.
Apo için bu kadar beklemek gerekmiyor.
Yoo...
Daha önce çıkar diye değil.
Başbakan’a vekâleten, Sayın Fidan kendisine sorabilir diye yani!!
Hem de süreç renklenir!
Ağar “polis yetimi” olduğu için Emniyet bursu ile okudu.
Apo’nun da “MİT’ten burslu” olduğunu Uğur Mumcu hep savundu...
MİT’in şimdiki patronu “eski bursiyeri” ile sabah akşam görüştüğüne göre...
Bu konuya da İmralı’da ışık tutulsa...
Derin devletin derinliğini görüp içimiz aydınlansa..
Neyse..
MİT bursiyeri ile MİT Patronu’nun müzakeresi..
“Muhteşem Yüzyıl” tadında gelişecektir inşallah...
Maksat tarihe not düşmek.
Sürece bir tutam tuz kabilinden bu satırların yazarı da 20 yıl önceki
bir yazısını naçizane arz etmiş olsun:
HERKESİN APO’SU
KENDİNE
(Aktüel – 25-31 Mart 1993)Liderler de zenciler gibidir.
Birbirine benzerler. Ama liderin teröristi, demokratı olmaz.
Lider önce lider, sonra demokrat veya teröristtir.
Bu anlamda Apo ile Özal arasında benzerlikler çok:
İkisi de “federasyon düşüncesine” kapalı değil.
İkisi de televizyon ve gazeteler üzerinden siyaset yapmaya meraklı.
İkisi de “seçilmiş” basın mensuplarıyla iş tutmanın yararına inanır.
İkisi de bıyıklı.
İkisi de risk almayı seviyor.
İkisi de kendi halkına çağ atlatmaya kendisini programlamış.
İkisi de Demirel ile pek anlaşamıyor.
İkisinin de en büyük yardımcısı kardeşleri.
İkisi de dağları, yüksekleri seviyor.
İkisi de “Gerekirse ineriz” diyor. (Özal Köşk’ten, Apo dağdan)
İkisi de gündem değiştirmeye bayılıyor.
İkisi de Talabani ile yakın ahbap.
Ancak, Apo ile Özal arasında benzemezlikler de var:
Apo’nun hem dedesi hem anneannesi Kürt.
Özal’ın ise yalnız anneannesi.
Apo’nun Ankara Emniyet Müdürlüğü’ndeki sicilini araştırdık.
Buradaki bilgileri, TBMM Personel İşleri Müdürlüğü’ne günün birinde aktarmak gerekecek diye mi, özenle saklanıyor?
İşte, Emniyet kayıtlarından TC yurttaşı A. Öcalan:
“Aslen Urfa ili, Halfeti ilçesi, Ömerli köyü nüfusuna kayıtlı. Ömer’den olma, Ayşe’den 1949 yılında doğma. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 4. sınıfta 993 numara ile kayıtlı öğrenci. En son Ankara’da Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu çiğneme iddiasıyla gözaltına alındı. 4 Aralık 1974 tarihinde verdiği ifadenin doğru olduğuna kanaat getirilerek serbest bırakıldı...”
Eğer SBF son sınıf öğrencisi Öcalan, geçen hafta açıkladığı “siyaset yapma” kararını, o tarihte verse ve uygulasa ne olurdu?
Herhalde o da okul arkadaşı 1971 mezunu Mesut Yılmaz gibi bir başbakan veya Veysel Atasoy, Mehmet Keçeciler veya Hasan Celal Güzel gibi bakan olabilirdi.
Hemşehrisi İbrahim Tatlıses, “Urfa’da Oksfort vardı da bitirmedik mi?” demişti.
Ama Apo, Urfa’nın tek ve en muteber okulu,Tapu Kadastro Lisesi’ni bitirdi.
İlk resmi görevi birçok edebiyat adamı gibi tapuda memuriyet oldu.
Apo’nun yüreğinde yeşeren Kürtler için “müstakil toprak ideali”nin o günlerde başladığı anlaşılıyor.
Ancak Tapu’dan ayrılıp öğrenime devam etmek üzere Ankara’ya gelince hedef büyüttüğü anlaşılıyor.
Lise fark derslerini verdi. Üniversite sınavını kazandı. Mülkiye’ye girdi. Amacı vali olmak, ardından da bazı doğu illerini merkezden kopartıp “Apoland”i kurmaktı.
Bu konuda onun için en hakiki mürşit, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa oldu.
Mülkiye’den sonra Vali olup mesela Diyarbakır’ı o paşa gibi, “kurtarması” mümkündü.
Ama o silahlı mücadeleye yöneldi.
Türkiye onun şahsında bir lider daha kazanabilir mi?
Neden olmasın?
Yeter ki, tutuklanmasın...
Ve ölen-öldürülen insanların “ah”ları el versin!
Turgut Özal, bu yazının yayımlanmasından 3 hafta sonra vefat etti.
Benz etmek gibi olmasın, Tayyip Erdoğan gibi o da “Açılım” ve “Müzakere” yanlısıydı.
Ama onun kadar şanslı değildi...
Öcalan paketlenip henüz teslim edilmemişti.
Arkasında güçlü bir oy desteği yoktu.
Bunun için 6 yıl gerekti.
PKK’nin cinayetlerle elinin güçlenmesi de 14 yıl...
TSK’nin elinin zayıflaması ise 10 yıl aldı.
Müzakere şimdi olmayacak da ne zaman?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu