AKP dürüst seçim yapabilir mi?

29 Nisan 2022 Cuma

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi davasıyla ilgili kararı herkesin tüylerini diken diken etti. Hukuk çevreleri kararın hukuki olmayıp siyasal olduğunda birleştiler. AKP yöneticilerinin birkaç kez kamuoyu önünde suçlu ilan ettikleri Osman Kavala’nın, geçmişte AKP’den aday olmuş bir hâkimin (karar ikiye bir çıktı) verdiği kararla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması, kararın siyasi olduğunun kanıtı olarak kabul edildi.

Kararı kimi AKP’lilerin dahi içlerine sindiremedikleri görüldü.

***

Üçe iki oyçokluğuyla alınan karara muhalif kalan yargıç ise muhalefet şerhinin gerekçesinde şöyle diyordu:

“Dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil bulunmadığı, ilk dinleme kararının 18.06.2013 tarihinde TCK’nin 220. maddesinde düzenlenen ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’ suçuna ilişkin dosyadaki tüm dinleme kayıtlarının02.12.2014 tarihinden önce olduğu, bu haliyle dinleme kayıtlarının kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde bulundukları, CMK 206/2-a.217/2.30/1-b maddeleri kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğu, sanıkların kanuna aykırı dinleme kayıtlarına karşı beyanları da yasak delile dayandığından hükme esas alınamayacağı, aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar olmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının, sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkûmiyetlerine yeter olmadığı anlaşılmış olup, sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığından, tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi ve diğer sanıkların tutuklanmaması gerektiği görüşündeyim.”

Osman Kavala hakkında ömür boyu hapis cezası veren aynı mahkemenin aynı fiil için aynı delillere dayanarak varılan iki hükmündeki çelişki, kararın inandırıcılığı açısından tüyler ürperticidir.

***

Türkiye’de, tek adamın iradesine sıkı sıkıya bağımlı yürütmenin keyfi kararlarına hukuki (hukuka uygun olması şart değildir) kılıf hazırlama mercii yargının hali malum olduğundan, karar üzerinde daha da fazla tartışmanın âlemi yok.

Yalnız yaklaşan seçimleri de göz önünde bulundurunca şu soru gündeme geliyor:

- Yargısı bu durumda olan bir düzen, dürüst serbest seçimler yapabilir mi?

***

Öyle ya! Bir seçimin dürüst olmasının önkoşulu olan sandık güvenliğinin bağımsız yargı denetiminde, iktidarın tasallutlarından masun olmasına bağlıdır.

Bağımsız yargı kavramını duyduğunda bile kendinden geçen AKP, bu gerçeği yadsımaktadır.

Geçmişteki oylamalarda sıkı sıkıya AKP denetiminde olan YSK’nin aldığı kararlar, gelecek seçimle ilgili kaygıları artırıcı niteliktedir.

Anayasa referandumu sırasında, oylama devam ederken kural değiştirilmiş ve mühürsüz oy pusulaları geçerli kabul edilerek milli irade ifsat edilmiştir.

Dahası da var:

İstanbul yerel seçimleri sırasında bir sandıktan çıkan kimi oylar (AKP’ye gidenler) geçerli sayılırken kimi oylar da (İmamoğlu’na gidenler) hileli kabul edilmiştir.

Bu seçimlerde de kuruluşların eğilimlerinin değişmesini beklemek hayal olur.

O yüzdendir ki muhalefetin son İstanbul yerel seçimlerinde olduğu gibi, sandık güvenliğini herkese karşı savunacak bir örgütlenmeyi gerçekleştirmesi gerekecektir. Gittikçe her alanda kontrolü elinden kaçırmakta olan AKP’ye karşı bağımsız kurumların bayrak açmasını beklemek gerçekçi olmasa da bu alanda iktidarı zaman zaman güç durumda bırakacak otonom davranışların artmasına da şahit olmak mümkündür.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları