Çok boyutlu dış politika - 1

28 Eylül 2021 Salı

Türkiye ve Rusya’nın mutlak egemenleri Erdoğan ile Putin’in yarın yapılacak ikili görüşmesi yerli, yabancı bütün gözlemcilerin dikkatini çekiyor. Bu görüşmenin, Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nun yıllık toplantısı için ABD’de olduğu sırada Biden ile görüşme talebini, Beyaz Saray’ın biraz da küçük düşürücü biçimde reddetmesi üzerine Türkiye’nin Reisi’nin hissettiği acı düş kırıklığını dile getiren açıklamasının sonrasında olması, Tayyip Bey’in kimi olaylarda bazılarının izlerini gördüklerini hayal ettikleri, ABD’ye karşı daha çok boyutlu bir dış politika uygulamasının bir kez daha denenmesi ve Ankara ile Moskova arasında köklü yakınlaşmanın yaşama geçmesi beklentilerinin, bazı düş gücü güçlü çevrelerde bir kez daha yeşermesine neden oluyor.

Uzatmadan belirteyim. Bu bir ham hayaldir. AKP’nin yapısı ve varlık nedeni, böyle bir olayın olmasına ne şimdiye kadar izin vermiştir ne de bundan sonra verecektir.

Pekiyi, S-400’ler olayı ve bir ara Suriye konusunda iki ülkenin ortak çıkarlarına yanıt veren mutabakat yaşanmadı mı? Bunlar Ankara’nın, Amerikan emperyalizmine kafa tutan ulusal bir politika uygulamasının yaşayarak tanık olduğumuz örnekleri değil mi?

Hemen söyleyeyim: Hayır efendim değil. Çok boyutlu ulusal çıkarlara öncelik tanıyan dış politika, kimi “iyi niyetlilerin!” sandıklarının aksine bu değil.

***

İki olaya da yakından bakalım:

Türkiye’nin, ulusal savunması için talip olduğu silahların ABD tarafından verilmemesi üzerine, Rusya’ya dönerek bu açığı gidermesi gibi bir olayın, söz konusu füzelerin paraları verildiği halde depoda çürüdükleri ve kullanıma sokulmayacakları konusunda kaç kez garanti verilmiş olmasına rağmen Washington’un yaptırım uygulamaktan vazgeçmediği de göz önünde bulundurulunca, söz konusu olanın, çok boyutlu ulusal çıkarlara öncelik veren haysiyetli bir dış politika değil, hiç de haysiyetli olduğu söylenemeyecek bir zillet örneği olduğunu kabul etmek gerekir.

Bu konuda yüz kızartacak şu sorular hâlâ yanıtsızdır:

Madem kullanmayacaktın neden aldın? Madem aldın neden kullanmıyorsun?

Kardeşim sen buna haysiyetli ulusal politika mı diyorsun?

***

Türkiye ile Rusya arasında, Suriye’de olayların ABD’nin amaçladığının tersi yönde gelişmelerin önünü açma olanağını doğuran Soçi Mutabakatı konusunda da durum çok farklı değildir.

Suriye’nin kuzeyinde, hem Suriye’nin istikrarı ve toprak bütünlüğünü hem de Türkiye’nin sınırlarını ve güvenliğini tehdit edecek bir PKK seddi oluşturması için PKK’yi açık açık silah, malzeme ve para yardımıyla ihya eden ve Ankara’nın bu konudaki itirazlarını ciddiye alıp yanıtlamak gereğini bile duymayan ABD’ye karşı, Rusya ile imzalanan Soçi Mutabakatı’nın da bir anlam taşıması ancak ve ancak Ankara’nın Washington’un bu ülkedeki varlığını yok etmeye veya azaltmaya yönelik etkili politikaları oluşturmasıyla mümkün olabilirdi.

Aksine, Türkiye’nin, bölgedeki Amerikan varlığının gerekçelerini ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmak yerine, ABD’nin Suriye’deki varlığını pekiştirecek politikalar geliştirmeye başlamasıyla, ki şu anda olan da odur, Rusya ile Türkiye arasında Suriye konusunda sorunlar çıkar, büyür. Hatta iş dolaylı çatışmaya kadar gelir dayanır. Ve olaylar bu doğrultuda gelişmeye devam ettiği takdirde, Ankara ile Moskova arasında tehlikeli bir karşıtlığın tırmanarak iki ülkeyi çok sıkıntılı bir sürece itmesini kimse engelleyemez. Hatta Putin dahi, bunu çok istese bile yapamaz.

Erdoğan’ın, çok boyutlu bir dış politikanın adımlarını atmasını beklemeyin! 

Göreceksiniz, gelecekte iki ülke arasındaki ilişkiler daha iyiye gitmeyecektir. Söylenenler iç kamuoyunu uyutmaya yöneliktir. Artık kimse yemiyor. Ama geçen gün de belirttiğimiz gibi, siz yine koyun önlerine, yerlerse!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları