Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çok yönlü dış politika -2
Son dönemlerinde “hasta adam” olarak nitelenmiş olan Osmanlı’nın kesin olarak sona ermesini uzun bir can çekişme dönemi geçirip tabii hayatı bittikten sonra da sürüyormuş görünmesini, büyük emperyalist güçlerin imparatorluğun paylaşımı konusunda bir türlü anlaşmaya varamamalarına bağlarlar genellikle tarihçiler.
Osmanlı’nın bir sürü çelişkiyle dolu olan son dönemi kendine özgüdür. Bir yandan, resmi olarak üç kıtaya yayılmış, çeşitli din, dil, ırk, kavim, hatta ulus üzerinde egemen bir imparatorluk olan Osmanlı devleti, öte yandan da başkentinde yaşayan Müslüman Türk tebaasının tümü üzerinde bile yargı yetkisine sahip olamayan, güya hükümran olduğu topraklar üzerinde kimi vergileri toplayamayan, onu yabancı devletler konsorsiyumunun toplamasına ve sonra da bunlara el koymasına göz yummak zorunda kalan, emperyalist güçlerin içişlerine rahatça karışmasını, hükümetler devirip hükümetler kurdurmasını Babıâli’nin sadece izlemek zorunda kaldığı bir yarı sömürge, kukla devlet konumundaydı.
***
Buna rağmen, Abdülhamit’in, Ertuğrul gemisinin Japonya seferinde “üzerinde güneş batmayan” Britanya tahtını telaşlandırmış olmasını imparatorluğun ve Sultan’ın dış politikasının ustalığına bağlamaktadırlar kimileri de. Oysa Abdülhamit’in usta işi dış politikası aslında tevatürdür. Ertuğrul’un Japonya seferi sırasında Osmanlı’nın Asya kıyılarında bayrak göstermesi İngiltere’nin bir ölçüde telaşlanmasına ve canının sıkılmasına yol açsa bile masaya sürüldüğünde fazla etkili olamayacağı bizzat Sultan tarafından da bilinen bir “koz!”du. Nitekim, daha sonra yaptığı bir değerlendirmede “Ulu Hakan” dünya savaşı sırasında, Mehmet Reşat’ın Sancağı Şerifi’ni çıkararak cihat ilan etmesinin bir hata olduğunu söylemiştir.
Usta işi olarak nitelenen dış politikanın bütün hüneri, büyük güçler arasındaki çıkar çelişkilerinden yararlanıp Ali’nin külahını Veli’ye giydirerek günü kurtarmaktı.
Abdülhamit’in dış politikasının bütün amacı, saltanat kavramının öğelerinden hiçbirine sahip olmayan saltanatının devamı açısından günü kurtarmakla sınırlıydı.
Aslında kendi yarı sömürge olan Osmanlı’nın saltanatının hiçbir kıymeti yoktu.
Şaşkın Osmanlı’nın 1895 Dömeke Savaşı gibi, askeri zafer olarak kabul edilen hamleleri bile sonuçta bozguna dönüşüyordu. Çünkü Osmanlı’nın belirlenmiş, kararlı bir şekilde yürüttüğü bir amacı yoktu. Bu durumda, Abdülhamit’in de başarılı, çok yönlü ulusal çıkarlara yönelik bir dış politikası olamazdı.
Her şeyden önce Osmanlı’nın saltanatı ile ulus olgusu birbirlerine zıt kavramlardı.
Bir dış politika, iyi tanımlanmış ulus kavramı ve ulusal hedefler ana görüşüne dayandığı zaman başarılı olur.
***
Geçmişte de öyle olmuştur.
Cumhuriyetin, varlığı “misakımilli”ye dayanan Türkiye vizyonunun temelini oluşturan, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamaya yönelik, ulusal hedeflerle sınırlı, laik, aydınlanmacı bir toplum yaratmayı amaçlayan ana politikası, önce saptandı, ardından bu hedeflere varmak için bölgede ve dünyada nasıl bir yön belirlenmesi gerektiği, bu hedeflere nasıl bir dış politikayla varılacağı kararlaştırıldı. Sonra, bütün bunların sentezi olan dış politika oluşturuldu, ona uygun ittifaklarla bezenerek yürütüldü..
Bizler, “yurtta barış, dünyada barış” sloganıyla simgeleşen, bu politikanın ana hareket noktası olan aydınlanmacı, laik, barıştan yana Türkiye görüşünü desteklediğimiz için Ortadoğu politikasını da destekliyoruz.
AKP’nin, Türkiye’yi bölgenin bütün din çekişmelerine taraf kılan dış politikasına da toplumun bütün denetimini tarikatlar ve cemaatlere dayandıran, laiklik karşıtı dinci Türkiye ana görüşünün özünü kabul etmediğimizden ve böyle bir dünya görüşüyle sağlıklı ulusal bir dış politika yürütülmesinin mümkün olmayacağını bildiğimizden karşı çıkıyoruz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği