İyi yıllar

31 Aralık 2021 Cuma

Bizim çok bilmiş, ıslık çalarak ahmak ıslatan altında geziniyormuş. İleride yüksek duvarların arkasından demir parmaklıklı ve tel örgülü bir pencereden dışarı bakan adama seslenmiş:

- Orada kaç kişisiniz?

- Sen bizi boş ver de, diye yanıtlamış,  parmalık ardındaki, siz orada kaç kişisiniz? 

Kapatılmış adam, hapishanede de olsa tımarhanede de fark etmiyor; ülkemizin genel hali ikisini de tıpatıp yansıtıyor.

Dışarısı koca bir hapishane, koskoca bir tımarhane.                              

Toplum her alanda tam bir çıkmaza saplanmış durumda. Çözüm yolu olarak hukuku, demokrasiyi, insan haklarını, yasayı, adaleti gösterenlerin hemen ağzını tıkayıp yürütmenin cezalandırma erki haline gelmiş sözde yargıyı kullanarak içeri tıkıyorlar. Buna katlanamayıp bu davranışı onaylamayanlar da ya hallerine isyan ettiklerine gittikleri yerlerde eşlik etmek üzere içeri tıkılıyorlar ya da işsiz ve aç bırakılarak beyaz ölüme mahkûm ediliyorlar.

Bu manzara karşısında izanı isyana zorlayanlar, aklıselimi, mantığı ileri sürünce absürdün duvarına çarpıp çarpıp dönüyorlar.

***

Bugün ne yazmalı, AKP’nin şimdiye dek kaç kez tekrarladığı seçim dolaplarını mı? Sonuncusunu Ekrem İmamoğlu’na karşı kuruyorlar. Gelecek yılın ilk günleri ve haftaları boyunca bu kumpaslara tanık olacağız. Bu konular sürekli tartışılacak; hem de kıyma, kuşbaşı, tavuk but, tavuk göğüslerin sıra sıra dizildikleri et reyonlarının, rengârenk türlü çeşit meyve ve sebzenin, öyle herkese yüz vermem edalı burnu da göğsü de havada olan, seyri serbest dokunması yasak nazenin gibi dizildikleri manav tezgâhlarının önünde insanların bir yandan açık açık “açız aç!” diye feryat ettikleri çarşı pazar röportajlarında...

Aç değilim açık değilim, çok şükür ama eski yaşamıma göre her şeyin sınırında yaşadığım ortamda damak hasretlerimi, taam anılarımı, bade istemlerimi gidermek için bir yol buldum. Televizyonda sayıları artan tam da benim yemek saatime rastlayan yemek programları sırasında sehpayı ekran karşısına çekiyor, tabağımdaki dişlerim zor kestiği için fazla tat alamadığım cadaloz fiyatlı, kıtıpiyoz tatlı etlerin yerine ekrandaki tatları ikame ediyor, çeşitli yemekleri, tavuk kızartma, türlü, çorbanın yerine de türlü çeşitli av etlerinin bulunduğu tatlara kendimi bırakıyor, içilebilir haldeki bir şişe şarabımı bir hafta idare ederek Grand Cru olarak düşleyip akşamları kendime müthiş ziyafetler çekiyorum.

Artık hayatın aktörü değil, seyircisi olan biri için zaten elzem olan bir öğe burada da başrolde. Bu kez de damağın hafızası, yenenleri içilenleri iyi canlandırmalı ki oyun başarı kazansın.

Birden düşünüyorum. Yoksul ve dar gelirli yurttaş sos espanyolu, sos hollandezi, istiridyeyi, ıstakoz termidoru nereden bilsin ki damak hafızası il oynanan oyunu oynasın! Kendi kendime, olsun diyorum, kuru soğanı düşlemek olmaz mı?

***

Aç değilim açık değilim, ama iki yıldan fazla bir süredir, hayatımı hava kadar su kadar gerekli bir sevgili desteğinden yoksun, hiçbir şeyden tat alamadan, tatsız tutsuz, renksiz yaşıyorum. Hayatım, renkleri daha çekildiğinde solmuş, renkli değil de boyalı fimlere benziyor.

Şimdi yeni yıl yazısını yazmak üzere bilgisayar başındayım. Birtakım emareler yüzünden, virüs kapıp kapmadığıma karar vermek için gelip test yapacaklar. Bir yandan da kulağım kapıda bekliyorum. “Benden pozitif bir şey çıkmaz, sonuç negatif olacak” diye gülüyorum. Şimdi böyle bir ortamda, daha önce bir kez korona geçirmiş, çeşitli aşılardan dört kez olmuş olmama rağmen, içimdeki o her şeyi sallamaya hazır umut ışığını size aktarmaya çalışmamı garipsemezsiniz değil mi?

Evet, can mumunun asumanın fanusuna sığmayan küçücük alevi durdukça, her şey umut dolu!

İyi parlak yıllar dilerim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları