Aslı Aydıntaşbaş

Nefes alamamak

28 Temmuz 2016 Perşembe

Hep ağlamak istiyorum” dedi bir arkadaşım. Sizi bilmiyorum ama benim etrafımda böyle düşünen çok insan var.
15 Temmuz darbe girişimi, sadece ülke için değil, birçok vatandaş açısından kalıcı bir travma yarattı.
Sahi gökyüzünden gelen her uçak sesi, artık size o korkunç geceyi hatırlatmıyor mu?
Moraller bozuk, gözler yorgun, geleceğe dair karamsarlık had safhada. Yıllar önce, uzun bir gurbet döneminden sonra hayatımı Türkiye’de kurmak için güle oynaya memlekete dönen ben, şimdilerde “Ne yapalım?” diye akıl soran gençlere “Gidebiliyorsanız bir süre gidin” derken yakalıyorum kendimi. Ne hazin.
Kuşkusuz günde 3-5 defa “Allah korumuş; iyi ki bu darbe olmamış” dedirten yeni bir haber geliyor önümüze. Darbe gerçekleşseydi, çok kanlı, çok vahşi olur, ülkeyi yerle bir ederdi. Hele de darbeci kafasının 12 Eylül’den beri değişmemiş olduğunu, darbecilerin Türkiye’yi yeniden tanzim etme niyetinin bugünün şartlarında iç savaş anlamına geldiğini düşünürseniz, nasıl büyük bir felaket atlattığımız ortada.
Ama gel gör ki, “Verilmiş sadakamız varmış. En azından darbe olmadı” diye neşelenmek mümkün değil. Türkiye hâlâ ağır sorunlarla karşı karşıya. Gelecek hâlâ karanlık. Bırakın iyimserliği, hayatı normalleştirmek bile şu aşamada zor gözüküyor.
Çoğumuz bu toz duman arasında, gerçekle asparagası, doğruyla yanlışı, darbeyle devleti nasıl ayırt edebileceğimizi tam çözebilmiş değiliz.
Televizyonlara çıkan herkes, bu talihsiz olayın “yeni” bir Türkiye inşa etmek için fırsat olacağını, devlette “liyakatin” esas alınması gerektiğini söylüyor. Şahane.
Ama mesele şu: “Devlet” denilen ve anlamsız yere kutsanan bu yapıyla ilgili kanaatimiz zaten o kadar olumsuz ki artık, artık böyle bir restorasyonun olabileceğine dahi inanmakta dahi zorluk çekiyoruz.
Sahi, devleti kurtardığımızda ne olacak? Bu devlet, ben kendimi bildim bileli muhafazakâr erkeklerin uğruna birbirlerinin gözlerini oyduğu tuhaf bir yer. Kerameti kendinden menkul. Onlarca özel plaka, üniforma, gereksiz ayrıcalıklar. Dar kafalar, sert mizaçlar. Devlet deyince sizin aklınıza başka ne geliyor?
Bu devlet, cemaat tarafından ele geçirilmeden önce de beni seven, anlayan, önümü açan bir devlet değildi ki! Türkiye’de devlet, hep “ceberut” olmakla anıldı. 100 yıl önce Ermeni aydınları, 50 yıl önce komünistleri, 20 yıl önce İslamcıları, 5 yıl önce laik muhalifleri evlerinden toplayıp götürdü. Nâzım Hikmet de barınamadı buralarda, Ahmet Kaya da. Şimdi Gülen taraftarlarını derdest edip devletten atınca, bir anda daha mı yaşanır bir ülke yaratacağız?
Sanmıyorum. Meselemiz, çok daha derin. Onlar gitsin, bunlar gelsin olayı değil. Devlet ve birey arasındaki dengesiz güç ilişkisi. Meselemiz, sahibi kim olursa olsun, devletin çatısının yanlış çatılmış olması. Tarihin yanlış yazımı. Mesele, birey olarak var olamamak. Özgür olamamak. Yasakları şiar edinmiş bir yapıdan demokrasi çıkarmaya çalışmaya çalışmak.
Peki cemaati temizlediğimizde bütün bunlar değişecek mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları