Ayşegül Yüksel

Sevda Şener Sahnesi açıldı

10 Mayıs 2022 Salı

Sahnelerin Muhsin Ertuğrul gibi, Haldun Taner gibi tiyatro devlerinin adını taşıması özel bir coşku kaynağıdır. Kadıköy’deki Müze Gazhane’nin içinde yer alan Büyük Sahne’ye dün (9 Mayıs) Sevda Şener Sahnesi adının verilmesiyle benzer bir coşku yaşandı.

Etkinlik, 2014’te yitirdiğimiz “hocaların hocası” Prof. Dr. Sevda Şener’in anısına saygı duruşu olarak, İBBŞT’nin 36 yıldır düzenlediği geleneksel Genç Günler’in başladığı tarihe denk getirildi. Amatör oyuncuların ve üniversite öğrencilerinin katıldığı bu özel günün çağrılı konuşmacıları Sevda Şener’in öğrencilerinden iki yazın ve tiyatro ustası Murathan Mungan ile Özen Yula’ydı.

Bir yandan Muhsin Ertuğrul ve Haldun Taner’le aynı onuru paylaşan, öte yandan, aralarında Mungan ve Yula’nın da bulunduğu öğrencilerin sevgi çemberiyle sarılan Sevda Şener’in neden tiyatromuzun devleri arasında yer aldığını “Sahneden” köşesinde birçok kez anlatmışımdır. Bu yazıda yukarda adı geçen tiyatro insanlarına ilişkin anılardan yola çıkıyorum.

Prof. Dr. Sevda Şener çocukluğunun bir bölümünü Kadıköy’de geçirmişti. Daha sonra babasının görev yerlerindeki çeşitli okullarda okumuş, üniversite diplomasını Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin İngiliz Dili ve Edebiyatı Kürsüsü’nden almıştı. Ardından da evlenmişti. 

Muhsin Ertuğrul’un önerileri ve desteğiyle 1958’de DTCF bünyesinde açılan Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü ülkemizde tiyatro biliminin ilk ışıklarının yakıldığı kuruluştur. Ertuğrul yabancı üniversitelerde verilen tiyatro eğitimini incelemiş, bu konuda yazılar yazarak kamuoyu oluşturmuştu. Böylece kurulan enstitünün ilk asistanı olması için, DTCF’deki eski hocalarının yakından tanıdığı ve çok beğendiği Sevda çağrıldı. 

Aklını ve yüreğini yaşamı boyunca sürecek tiyatro bilimi uğraşına adayan Sevda Şener, enstitünün asistanı olarak, kurs veren yabancı eğitmen ve yazarların derslerinde çevirmenlik yaparken aynı zamanda yazışmaları da yürütmekteydi. (Ben onun doktora öğrencisiyken,  kıdemli profesör, dahası bölüm başkanı olmasına karşın, iş bitirmek için daktilosuna sarılmaktan gocunmayacak düzeyde alçakgönüllüydü). Enstitüdeki çalışmalar, Muhsin Ertuğrul’un sürekli olarak el verdiği, Haldun Taner’in ve başka oyun yazarlarının eğitmenlik yaptığı bir kuruluş olarak sürüp giderken, lisans eğitimi yürüten bir tiyatro bölümü kurma düşüncesi oluştu. Şener, 1964’te kurulan Tiyatro Kürsüsü’nün ilk öğretim elemanlarındandı. 

DTCF’ye verdiği 50 yıllık emek yanında, Ankara Devlet Konservatuvarı’na ve Bilkent Üniversitesi’ne de yıllarca katkıda bulundu. Emekli olmadan önce de sonra da on üç demir leblebi tiyatro kitabına imza attı. Türkiye’deki dram sanatını Şener’den daha iyi bilen yoktur. 

 Sevda Hoca, Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü (ITI) Türkiye Milli Merkezi’nin başkanlığını yürütmekte olan Muhsin Ertuğrul’la ve aynı görevi daha sonra üstlenen Haldun Taner’le çalışmayı uzun yıllar sürdürdü. Her iki ustanın da nasıl önemli birer tiyatro bilgini olduğunu, onların dönemindeki Milli Merkez toplantılarının etkileyici birer kültür-sanat şölenine dönüştüğünü anlatırdı. 1990’larda Afife Ödülleri kapsamındaki Muhsin Ertuğrul Ödülü’nü alırken. “Dilerim bu ödülü taşıyabileyim” diyerek alçakgönüllülüğünü bir kez daha kanıtlamıştı.

Hiçbir koşulda büyüklenmeye yüz vermeyişinin bir başka göstergesi de 60’lı yaşlarını sürerken, Haldun Taner Sahnesi’nin yer aldığı binadaki İstanbul Devlet Konservatuvarı’na vereceği yüksek lisans dersleri için Ankara’dan gece otobüsüyle geldiğinde, kapıların açılmasını, Kadıköy’ün sabahçı kahvelerinde çay-simit eşliğinde beklemesiydi. 

Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali, ölümünden sonra anısına “Sevda Şener Oyun Yazarlığı Ödülü”nü koymuştu. Doğru adaylar çıktıkça verilecek olan bu ödülün ilk sahibi Murathan Mungan, ikincisi de Özen Yula oldu.

Bilmem dünkü açılış töreninin ne denli anlamlı olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gösterilen özenin Sevda Şener Hocamıza nasıl da yakıştığını anlatabildim mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

'Devlet Ana’ sahnede 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları