Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dindar anayasa ve tarihsel saflaşma
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili ve TBMM’nin eski başkanı İsmail Kahraman, yeni anayasa çağrısında bulunurken “Değişmez maddeler anayasaya konmamalı. 1924, 1961, 1982 gibi ‘dindar bir anayasa’ olmalı” dedi. İktidar partisinin eski Tokat milletvekili Resul Tosun da geçen haftalarda, laikliğin anayasadan çıkarılması isteğini yinelemişti. Her ne kadar her iki siyasetçi hakkında, iktidar sözcüleri, “Partimizi bağlamaz, kişisel görüşleridir” deseler de mesele o kadar basit değil. Genel başkan kadar olmasa bile, parti sözcüsü kadar olmasa bile, partinin genel sekreteri, grup başkan vekili kadar olmasa bile, bu sözler de bir ölçüde partiyi bağlar. Hele de Kahraman’ın mevcut konumu, önceki görevi dikkate alınırsa...
Aslında her iki siyasetçinin bu çıkışı, bizlerin yıllardır savunduğu, “Anayasa, sıradan bir yasa değildir. Kurucu metindir. Temel belgedir. İdeolojiktir. Devletin kuruluş felsefesini, stratejik yönelimini içerir” şeklindeki tezi doğruluyor. Siyasal İslamcıların, yanlarına etnik ayrılıkçıları, numaracı cumhuriyetçileri, liberalleri, liberal solu da (ne demekse) alarak savunageldikleri “Anayasa ideolojisiz olsun. Teknik bir metin olsun” şeklindeki tezi, usulden ve esastan çürütüyor. İdeolojisiz anayasa istemenin, yumurtasız omlet yapmaya kalkışmaktan farksız olduğunu kanıtlıyor.
Dahası var. Her devletin anayasası, o devletin, o milletin, tarihsel, siyasal, ideolojik, toplumsal, iktisadi, kültürel, hukuksal, örgütsel birikimini, deneyimini yansıtır. Hedeflerini, önceliklerini, yönelimlerini, beklentilerini içerir. O nedenle bu metne anayasa denir, toplum sözleşmesi olarak da anılır ve silahla korunur. Çünkü devlet demek, hukuk demektir. Hukuk da ideolojilerden, sınıfsal çelişkilerden bağımsız değildir. Hukuku uygulamak için de egemenlik, otorite ve müeyyide şarttır. Mao Zedung’un, “İktidar namlunun ucundadır” sözü, bu yalın gerçeği yansıtır.
TÜRKİYE’NİN 150 YILLIK SAFLAŞMASI
Şu gerçeği kabul edelim: Ülkemizin siyasal yapısı ve siyaset kültürü, hangi parti olursa olsun, tek adamı yüceltmeye, devlet - iktidar gücünü o tek adamın kullanmasını, devlet aygıtının, kamu otoritesinin ürettiği rantı o tek adamın dağıtmasını teşvik etmeye ve alkışlamaya yatkındır. Türkiye’nin anayasa, seçim, parlamento deneyimi güçlü olmasına, Cumhuriyet öncesine, Birinci Meşrutiyet (1876) dönemine dek uzanmasına rağmen siyasal ve toplumsal yaşamdaki tek adam yaklaşımı, aradan geçen uzun zamana karşın yeterince kırılmamıştır.
Bu nedenle, özellikle sağcı liderler, başbakanı oldukları tek parti hükümetine, arkalarındaki Meclis çoğunluğuna rağmen hep yetkilerinin azlığından yakınmışlardır. Hızlı, etkili karar alamadıklarını savunmuşlardır. Otoriter liderlik anlayışını, tek seçici olmayı yeğlemişlerdir. Başbakanlık yaptıktan sonra cumhurbaşkanı oldukları halde, bu sıfatla hükümeti, Meclis’i, parti grubunu yönetip yönlendirdikleri halde, siyasi açıdan tatmin olmamışlardır.
Çünkü işbaşına gelen bu liderler, iktidarı değil devleti; hükümeti değil hâkimiyeti isterler. Yasama, yürütme ve hatta yargıyı tek elde toplayıp devleti ve toplumu yukarıdan aşağıya değiştirip dönüştürmeyi arzularlar. Bu liderlerin başkanlık sistemini savunmalarının temel nedeni budur. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, dindar bir anayasayla tahkim etme çabası da bu tarihsel, ideolojik ve siyasal hedefin yansımasıdır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza