Barış Doster

Dış politika ve ideolojik tutum

13 Nisan 2022 Çarşamba

Ukrayna-Rusya savaşı, 49 günü geride bıraktı. Savaş, iki ülke arasında ama bunun çok ötesinde, daha geniş ve farklı alanlarda da sürüyor, medyada, sosyal medyada, ticarette, diplomaside, ittifaklar arasında, Avrupa’da ve dünyada. Bunun ideolojik boyutu da var elbette. Olması da doğal, kaçınılmaz. Çünkü savaşa yönelik tavır, sadece hukuki ve politik değil, en az onlar kadar ideolojiktir. Bu ideolojik tutum partilere, politik çevrelere göre değişiyor. Dahası onların kendi içlerinde de çatlaklara yol açıyor. Bu çatlakları sıralayalım... 

Yapısal olarak ülkemizin gördüğü en Batıcı, en Atlantikçi, en ABD taraftarı parti olan, bunu da Büyük Ortadoğu Projesi’ne, Irak’ın işgaline, ABD’nin Libya ve Suriye’ye saldırmasına, Kıbrıs’ta Annan Planı’na verdiği destekle kanıtlayan (başka örnekler de var elbet) iktidarın içinde, ne pahasına olursa olsun ABD’yle uyumu, birlikteliği savunanlar var. Bir de Rusya’yla gelişen ilişkilerin, kurulan ticari bağların, savaşın Türk iş dünyası için yarattığı fırsatların da etkisiyle, bir nebze olsun daha dengeli bir dış politikayı benimseyenler var.  

Solda geçinen ve soldan geçinen, Mustafa Kemal Atatürk ve laik Cumhuriyetle mesafeli, buna karşılık etnikçiliği, mezhepçiliği, hemşericiliği sosyalizm sanan çevrelerdeki kafa karışıklığı sürüyor. Emperyalist bir yapı olan Avrupa Birliği’ne karşı tavır alamayan, AB’nin Türkiye üzerindeki vesayetine karşı çıkamayıp, açıkça destek de veremeyip “Ha-vet” diyen bu çevreler, ABD’nin Irak’ı işgaline de açıktan karşı çıkmamış, “Ne Sam ne Saddam” demişlerdi. Fakat hayat öyle değil. Hele siyaset hiç değil. Taraf olmayı, tavır almayı, tercih yapmayı gerektiriyor. Taraf olmayınca, olgusal olarak, nesnel olarak, güçlünün, zalimin, emperyalistin yanında konum alınıyor çünkü. “Bu savaş kapitalistlerin savaşı, oligarkların savaşı, bizi ilgilendirmiyor” demenin, hayatta karşılığı yok. Bu çevrelerdeki ideolojik bulanıklık, içi boş, gerçeklerden kopuk savaş karşıtlığı sürüyor, Ukrayna-Rusya savaşında da.  

ABD’NİN GÖZÜNE GİRME YARIŞI 

Ana muhalefet dahil, altılı ittifakta açıktan bir ABD, NATO yandaşlığı egemen. İktidarı, Rusya’ya konan iktisadi yaptırımlara uymamakla, Rusya karşısında aktif tavır almamakla suçluyorlar. Böylelikle, ABD’ye de mesaj veriyor, bunu iç siyasette kullanmanın hesabını yapıyorlar. Rusya’nın, AKP’yi desteklediğini düşünüp kendileri ABD’nin desteğini almaya çalışıyorlar. Fakat unuttukları şu: Hiçbir parti, AKP’yle Amerikancılık yarışı yapamaz. AKP, kimi gelişmelerin etkisiyle, dönem dönem ABD’yle ters düşse de son toplamda Amerikancılıkta, tüm rakiplerini geride bırakır.  

Emekli generaller ve diplomatlar arasında, bürokraside, medyada da benzer bir cepheleşme var. “Atlantikçi-Avrasyacı”, “ABD yanlısı-Rus taraftarı” benzeri yakıştırmalar, yaftalamalar yaygın. “Elâlem ne der?” endişesiyle açık konuşmaktan, yazmaktan çekinen kalabalık bir kitle de söz konusu.  

Bu ikilemleri aşmanın yolu ise çok açık: Sorunlara, gelişmelere Ankara merkezli bakmak, iç cepheyi sağlam tutmak, Atatürk’ün dış politikasını izlemek, Montrö’nün virgülüne bile dokundurtmamak, Karadeniz’in NATO denizi olmasına karşı çıkmak, bölge merkezli dış politikayı ve çok kutuplu dünya düzenini savunmak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları