Barış Doster

Kamucu ekonomi ve Çin modeli

11 Aralık 2021 Cumartesi

Yaşadığımız ekonomik bunalım ve dış kaynak bulma telaşı nedeniyle, birkaç gün önce, ülkemizin göğsünü kabartan kurumlarından biri olan ASELSAN’ın, Araplara satılacağı öne sürüldü sosyal medyada. ASELSAN hemen açıklama yaptı. İddiaları yalanladı. Böylece halkımız rahat nefes aldı. Lakin böyle kurumların satılabileceğini düşünmek, 14-15 milyar dolara özelleştirmek, insanı ürkütüyor. Neden mi? Tartışalım...

Kısaca KİT diye andığımız Kamu İktisadi Teşebbüsleri; bize özgü bir model, bizim icadımız olan kurumlar değildir. Üstelik kimi liberallerin savunduğu gibi, sadece sosyalist, komünist ülkelerde de görülmezler. Kapitalist modeli seçmiş, liberal düzeni benimsemiş ülkelerde de çok sayıda KİT vardır. Çünkü devlet bu yolla ekonomide rol üstlenir. Piyasaya müdahale eder. İstihdam yaratır. Teknoloji üretir. İhracat yapar. Stratejik alanlarda inisiyatif alır, gerekirse tekel oluşturur. Ülkelerin ekonomik ve toplumsal gerçeklerine, gereksinimlerine göre başka işlevleri de vardır elbette KİT’lerin.  

Bizde KİT’ler; Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren, tarihten ders alarak, içinde bulunduğumuz özgün koşullarda, toplumu sadece ekonomik olarak değil, her açıdan kalkındırmak için kurulmuştur. Toplumsallaşmayı, uluslaşmayı, yurttaşlık bilincini geliştirmeyi amaç edinmişlerdir aynı zamanda. Sınıf bilinci ve sendikal örgütlülük buralarda zemin bulduğu gibi, özel sektör de nitelikli, iyi yetişmiş, deneyimli çalışan ve yönetici gereksinimini uzun yıllar buralardan karşılamıştır. Hele de KİT’lerin öncülük ettiği balolar, kurslar, tiyatro kolları, sinema salonları, müzik koroları, spor kulüpleri vardır ki toplumsal tarihimizde yerleri özeldir, özgündür.  

KİT KARŞITLIĞI VE ULUS DEVLET KARŞITLIĞI  

Çok partili siyasal hayata geçişle birlikte, KİT karşıtlığını öne çıkaran Demokrat Parti (DP) olmuştur. Planlı kalkınmanın, ağır sanayinin, bütüncül gelişmenin ekonomik alandaki motoru olan KİT’leri DP; liberalleşme, piyasa ekonomisi, sermayeyi tabana yayma, “ülkeyi küçük Amerika yapma”, “her mahallede bir milyoner yaratma” vaadiyle elden çıkarmak istemiş, istediğini de yapamamıştır. DP’nin ardılı olan sağ partiler; solda geçinen ve soldan geçinen liberal solcular (ne demekse) ise “demokrasi=piyasa ekonomisi ve özelleştirme” sloganıyla KİT karşıtlığı yapmışlardır. Siyasilerin müdahale ettiği, yandaşları için arpalığa çevirdiği, devletin yatırım yapmadığı, üvey evlat olarak gördüğü KİT’leri kötülemek için yarışmışlardır. Liberal demokratların yanında, “Özelleştirmeyi biz daha iyi yaparız, daha şeffaf yaparız” diyen sosyal demokratların sloganları şunlardır: “KİT’ler, devletin sırtında kamburdur”, “Devlet iyi yönetici değildir”, “KİT’ler verimsizdir”. 

Oysa bu söylemlerin hiçbir bilimsel temeli yoktur. Devletin ille de kötü yönettiği, mutlaka verimsiz olduğu yönünde genelleme yapılamaz. Çünkü özel sektörde de verimsiz kuruluşlar, başarısız yöneticiler, kötü yönetilen şirketler vardır. Yönetim, üretkenlik, verimlilik gibi konulardaki başarı, mülkiyet konusu değildir. Yönetimle, bilgiyle, bilimle, deneyimle, yönetim modeliyle, planlamayla, denetimle ilgilidir.  

Sözün özü Türkiye; Çin modeli, Hindistan modeli, Güney Kore modeli gibi ithal çözümler aramak yerine, kendi tarihimizde uygulanmış, başarılı olmuş, kendi ulusal modelini, günümüzün gereklerine göre güncelleyerek yoluna devam etmelidir. Ulus devlet, kamuculuk ve planlamayla, üretim ekonomisinde öncü olmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları