Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir tutkunun kahramanı: Carl Ebert
Mari, tahta merdivenleri çıktı. Evinin kapısını demir anahtarla açtı. Küçük odadaki koltuğa çöktü. Hamileydi. Sevinilecek bir haber değildi bu. Yasak sevdanın ona yaptığı hazin bir şakaydı. Akşam tiyatroya vardığında bembeyazdı. Rahatsız olduğunu söyledi arkadaşlarına. Salon her zamanki gibi doluydu. İstanbul tiyatroları “Kamelyalı Kadın” temsilinin başarısıyla çalkalanıyordu. Gazeteler, Marie Nivart’ın oyunculuğundan övgüyle söz ediyordu. Akşam oyunu izleyenler korkunç bir hadiseye şahit oldu. Mari sahnede vefat etti. Hakkında gazetelerde çıkan çok sayıda iddia vardı. Kimi intihar ettiğini söylüyor, kimi hastalandığını yazıyordu. Nitekim Metin And Hoca da Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu’nda bu iki tezden de söz eder. Ne olursa olsun Marie Nivart Kamelyalı Kadın’la birleştirdi hayatını. Böylece orta sınıf ahlakının katı kurallarına oynadığı kadınla karşı çıktı. Çok sevdiği sahnede hayata veda ederken arkasında sevgilisi yazar Şemsettin Sami’yi bıraktı. Bu aşk yüzyıllar sonrasına böylesine hüzünlü bir trajediyle kaldı.
***
Filiz Ali’nin geçtiğimiz günlerde yayımlanan Bir Tutkunun Peşinde: Carl Ebert kitabını okurken önce aklıma bu yaşanmış hikâyenin gelmesinde bir tuhaflık yok. Benim için Carl Ebert, açtığı yolda böylesine trajedilere fırsat vermeden yürürken sadece tiyatromuzun akademik anlamda başarıyla temellerini atmasının değil tiyatro sanatının isterlerini ülkemizde tam anlamıyla uygulayarak başarıya koşmanın, bu anlamda tesadüflere yer vermeden sanatta öncü bir kurucu olmanın da sembolüdür. Daha konservatuvar kurulurken ilk sınıfta kadın oyuncu adaylarının başvurmaması üzerine yeni yöntemler belirleyendir. Böylece ilk sınıfta üç kadını gelecekte önemli oyunlara taşıyandır. Kim mi onlar? Muazzez Kurdoğlu, Nermin Sarova ve Melek Ökte. Carl Ebert, kadınların da önünü açandır.
***
Ne yazık ki tiyatro sanatımızın bu müstesna kurucusuna ülkemizden ayrıldıktan sonra hak ettiği ilgiyi esirgedik. Onunla ilgili çalışmalardan kaçındık, hazırladığı raporlarını çevirmekte tutuk kaldık, akademik çalışmalar gerçekleştiremedik, hakkında tezler yapmadık. Müzik insanı değerli Filiz Ali’nin çalışması bu anlamda Carl Ebert’e bir vefa borcu olarak karşımıza çıkıyor. Sadece bu kadar da değil, hakkında yaptığı görkemli araştırmayla çok değerli verilere ulaşıyoruz. Böylece aynı zamanda babası Sabahattin Ali’nin konservatuvardaki yol arkadaşı Carl Ebert’le kitabın içinde bir dostluk köşesinde de buluşuyoruz. Filiz Ali’nin de çocukluk günlerinden itibaren hayatında derin bir iz bırakan Carl Ebert’i insani yönünü tanıma fırsatı da ediniyoruz.
***
Cumhuriyetin ilk döneminin sanat politikasının bir sembolü olan Carl Ebert’le buluşmamıza aracı olan bu çalışma aynı zamanda birtakım belgeleri bizlere sunarak tarihsel bir izleği de içinde barındırıyor. Özellikle Devlet Tiyatroları’nın kuruluşu için sıkı bir başlangıç olan Tatbikat Sahnesi, çıkan oyunların turneleri, İstanbulluların henüz böyle bir tiyatro birikimine alışık olmamaları dahil pek çok verinin detaylandırıldığını görüyoruz.
***
Burada durulması gereken en önemli ayrıntı Cumhuriyetin ilk yılları olmasına ve devletin onca maddi imkânsızlığına karşın Carl Ebert’e ve yeni Türk tiyatrosunun kuruluşuna sunulan destektir. Bu sayede konservatuvar kurulduktan üç yıl sonra tiyatro, beş yıl sonra opera sahnelenmesi tesadüf değildir. Bu sağlam temelli olan alışveriş karşılık bulmuştur. Bugün böylesine bir desteğin yalnızca tiyatro sanatı değil pek çok disiplinden el çektirilmesi asıl veryansın etmemiz gereken konudur.
***
Carl Ebert ve onun açtığı yolda ilerleyen öğrencilerinin azmiyle konservatuvar yoluna devam etti. Bu hareket Devlet Tiyatrosu’nun başlangıcı oldu. Anadolu insanı tiyatroyu tanıdı, yurtdışında bu çalışmalar sayesinde büyük başarılar kazanıldı. Öğrencileri bir gün olsun yılmadı. Çünkü “adanmış hayat”ın ne demek olduğunu ondan öğrendiler.
Her biri çelikten zarafetle örülmüşlerdi, çıktıkları zorlu yolun unutulmaz kahramanlarıydı. Mari Nivart gibi duygusal bir birikimle değil sanat yolunu bilinçle yürüme becerisini gelecek kuşaklara kazandırmaya çalışarak yollarına devam ettiler.
***
Ancak unuttukları o yıldız Filiz Ali’nin kitabının içinden pırıl pırıl parlıyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke