Kanlı bir oyun

05 Şubat 2022 Cumartesi

İstanbul’un göbeğinde beş yıl arayla aynı balık lokantasında cinayet işleniyor. Öldürülen avukat, tanınan bir sunucunun eşi olduğu için bir kısım basın, işin magazin kısmına ağırlıklı olarak eğiliyor. Cinayetin sır perdesi bir türlü aralanmıyor, iddialar havada uçuşuyor. Daha bir hafta önce işlenen cinayet karanlıktayken bir başka haber daha gündeme düşüyor. Bir süre önce kaybolan ceset, gizli tanığın ifadesine göre Büyükçekmece’de bir arazide bulunuyor. Cinayetin uyuşturucu baronu Zindaşti’yle bağlantılı olduğu birtakım kaynaklardan sızıyor. Netflix dizilerini aratmayacak ilişkiler, takipler ve cinayetler memleket havası içinde “normal”leştiriliyor. 

*

 “Mafia”, Sicilya lehçesinde “gizli örgüt” anlamına gelen bir sözcük. 19. yüzyılın sonunda İtalyanlar, “mafya” adını koyduklarında dünyaya bu sözcüğü armağan edeceklerini henüz bilmiyorlardı. Önce “mafyöz” ilişkiler ağı belirli bir düzeni sürdürmeye kararlı büyük toprak sahiplerinin girişimleriyle ortaya çıktı. O dönemde, eski asker, polis ve yerel örgütlerde yuvalanmış haydutların, merkezi örgütlenme içinde bir araya gelmelerinin ardından, özellikle Sicilya’da toprakların yönetimi “ele geçirildi”, köylülerin üzerinde egemenlik kuruldu. Aslına bakarsanız, dünyanın hemen her yerinde buna benzer gizli topluluklar, egemen olmaya başlamıştı. Ortaçağ sona ererken oluşan haydut çeteleri, feodal düzeni taklit ediyor, tımarvari bir ilişki tarzı ile hareket ediyordu. 

Ne olursa olsun, dünyada mafya yapılanması içinde bu tarz ilişkiler ağının en kanlısı, kısa zamanda “devlet içinde devlet” kuran Sicilya mafyasıydı. Patriarkal hükümet yapısını en ince ayrıntısına kadar oluşturmuş, ülkenin dört bir yanında yürürlüğe sokmuştu. Dallanıp budaklanmış bir idari yapılanma içinde, kendine ait bir yargı sistemi, hatta mahkemeler bile kurmuştu. Ana merkezi Palermo olan mafya, ilişkiler ağını geçtiğimiz yüzyıl başında Amerika’ya taşıdı. İtalyanlar, yeni dünyaya adımını atar atmaz, uçsuz bucaksız Amerikan topraklarındaki merkezi yönetim boşluğunu kullandı, otorite zayıflığından yararlandı, kendi yönetim modelini geliştirdi. 1929’daki büyük ekonomik krizle birlikte sisteme dahil oldu. 

*

Brecht, ünlü oyunu “Üç Kuruşluk Opera”da, polis, mafya ve sermaye sınıfı üçgeninin kuraldışı birlikteliğini ironik bir biçimde gözler önüne sererken aynı zamanda kendisine yeni bir yol açan kapitalizme dair renkli eleştiriler getiriyor, yeni sistemin kısa zamanda farklı biçimlere doğru ilerleyeceğini öngörüyordu: “Bir banka soymak bir banka açmaktan daha büyük suç değildir!” diyordu. Aslında bizim için, Polis Müdürü Brown, mafya babası Sustalı Mac ile elindeki insan malzemesini dilendirerek kullanıp para kasasına yeni binlikler ekleyen Dilenciler Kralı Peachum’un macerası fazlasıyla tanıdık. Susurluk kazasında da benzer bir görüntü karesi yakalanmış, kamuoyu günlerce bu berbat ilişkiler ağının açığa çıkarılmasını talep etmişti. Sonuçta hiçbir zaman, İtalya’da olduğu gibi devletle ilişki bağını yargılayan bir “temiz eller” operasyonuna girişilmediğinden kamuoyu vicdanı yaralı kalmaya devam etti. 

Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera”yı 1929 yılında yazdığını düşünürsek üzerinden neredeyse yüz yıla yakın bir zaman geçti. Dolayısıyla onun dillendirdiği illegal olarak nitelendirilebilecek bu üçgen yapı kimi zaman meşru zemine bile itilmeye çalışıldı. Dahası şimdilerde her şey bu kadar basit bir düzlemden ilerlemiyor. İşin içine pek çok sacayağı girdi: Medyadan eğitime, özerk olarak tanımlanan kurumlara ve hatta örgütlenme biçimlerine kadar… Oyunun sonunda Brecht, kraliçenin Mac’i affetmesini sağlamış, böylece iktidar ilişkisi ağına mafyayı entegre etmişti. 

Öte yandan dünyanın her yerinde devlet, kendi üstün “kudret”ini bilir çünkü o, her zaman hayatta kalandır. Ancak devlet aygıtının temel karakteri, eskiden olduğu gibi şimdi de kendi üstünde bir güce, erke tahammül edemeyecek olmasıdır. Mafya da bunu bildiğinden devlet aygıtıyla özel bir ilişki kurmuştur. Çünkü kapitalizm varsa mafya da vardır. Kapitalizm var oldukça mafya da olacaktır. Kâr ve sermaye birikimi, kapitalistler arasında rekabeti, rekabet ise gerektiğinde gayri meşru silahları kullanmayı gerektirir. Bunu da çoğu zaman kapitalistler talep eder. Bazen de mafya kapitalistleri baştan çıkarır, kendine işbirlikçi müşteri olarak da çoğunlukla siyasetçileri ve bürokratları bulur. Önemli olan bu ağı, devlet kademesinden uzakta ve kontrolde tutmaktır. Nitekim, İtalya ve başka ülkeler bunu büyük ölçüde başardı. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte, “tehdit” ortadan kalktıktan sonra, bir zamanlar kullanılan devlet içindeki yapılar temizlendi. Yaşanmış tecrübeler, bu tarz ilişkiler ağının çığrından rahatlıkla çıkabileceğini, çok kısa sürede seri cinayetlere erişebileceğini gösteriyor. Keşke her şey, filmlerdeki gibi aşk, intikam, nefret üçgeninde kalsaydı! 

*

Devlet aygıtı yerine tam olarak oturmuş toplumlarda mafya ağı açığa çıkarılmaya çalışılır. Ne acı ki bizde tam tersi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gezi notları 20 Nisan 2024
Yoksulların savaşı 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları