Bir ‘1 Mayıs’ yenilgisi daha...

04 Mayıs 2015 Pazartesi

1 Mayıs, bu yıl da AKP hükümeti için tam anlamıyla bir yenilgi oldu!
Çünkü Taksim salt bir mekân değil. 1977 saldırısı ve katliamı, hükümetin ısrarla “1 Mayıs” günü bu mekâna girişi engelleme çabaları bu mekânı salt fiziki bir mekân olmaktan çıkardı, onu içi doldurularak anlamlandırılmayı bekleyen bir simge düzeyine yükseltti.
Hükümetin başarılı olabilmesi için bu içini doldurma sürecini kontrol ederek anlamı belirlemesi gerekiyordu. Bu belirleme işleminde başarılı olabilmesi için hükümetin iki şeyden en azından birini başarması gerekiyordu.
Ya hükümetin, “1Mayıs” günü, işçi hareketinin, sosyalist hareketin demokrasi güçlerinin bu meydana girişini değil, esas olarak bu meydana giriş arzusunu, giriş için mücadele etme arzusunu ortadan kaldırması, “meydanı” işçi hareketinin ve sosyalist hareketin, genelde muhalefetin “arzu nesnesi” olmaktan çıkarması gerekiyordu.
Ya da 1 Mayıs’ta, işçi hareketinin tarihini anmak, varlığını göstermek, dayanışmasını ve kapitalizme yönelik eleştirilerini tekrarlamak için Taksim’de toplanmak isteyenlerin varlığından rahatsız olmayan, korkmayan, bunu bir tehdit olarak algılamayan, hatta önemsemeyen, böylece sıradanlaştıran bir özgüvene sahip olduğunu sergilemesi gerekiyordu.
AKP hükümeti, bu iki alanda da tam anlamıyla başarısız oldu. Hükümetin, Taksim Meydanı’na girişi engellemek için, aldığı yaygın önlemler, ulaşımın kapanması, İstanbul’da halkın huzurunu bozdu, ekonomik yaşamı aksattı. 20 binden fazla polis, TOMA’lar, tazyikli su, biber gazı, boyalı mermi, meydana girmek isteyenlere yönelik hınçlı ve acımasız saldırı kısacası fiziki bir şiddet uyguladı.
Dahası hükümet, Taksim Meydanı’nın bir muhalefet mekânı olarak canlanmasını engellemeye çalışırken, İstanbul’un çok daha geniş bir alanının protesto / muhalefet mekânına dönüşmesine yol açtı.
Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı “işçilerle buluşma” adına yaptığı konuşmada, “Siz asgari ücretin ne olduğunu biliyor musunuz” gibi en azından garip sorular soruyor, Ferguson ve Baltimore ayaklanmalarının dünya medyasında yer almadığına ilişkin gerçekle uyuşmayan iddialarda bulunuyor, protesto eden, haklarını arayan işçileri işine ihanet etmekle suçlayan ifadeler kullanıyor, kısacası simgesel bir şiddet uyguluyordu. Ancak, ne güvenlik güçlerinin fiziksel şiddeti, ne de Devlet Başkanı’nın konuşmasının simgesel şiddeti, meydana girmek isteyenlerin arzularını azaltacak bir etki yapamadı.

Taksim derken, tüm İstanbul...
Aksine, hem uygulanan fiziksel şiddet, hafızalara kazınacak, gelecek yıllarda Taksim’in işçi hareketi ve sosyalist hareket açısından bir “arzu nesnesi” olmaya devam etmesini güvenceye alacak olan görüntüler, gelecek günlerde, yıllarda kullanılacak anlam yüklü fotoğrafların oluşmasına olanak sağladı:
1 Mayıs günü Taksim’e girmek için çabalarken, fiziki ve simgesel şiddete göğüs gerenler, “Copu, mermiyi, gazı bilerek geldik ve bir kez daha denedik” diyebilen bir özgüveni sergilediler, gelecekte konuşulacak anıları, deneyimleri ürettiler.
Taksim Meydanı, “1 Mayıs”ın fiziki ve simgesel mekânı olarak anlamını ve varlığını korudu. İşçi hareketi ve sosyalist hareket, bu meydana girmekteki kararlılıklarını bir kez daha sergiledi. Hükümet 1 Mayıs olayından, diğer bir deyişle işçi hareketinden, sosyalist hareketten, bu ikisinin bir meydanda bir araya gelmesinden, dahası Kürt hareketiyle buluşmasından, halkın iradesini bir meydanda bir gün için bile olsa kristalize etmesinden, ne kadar korktuğunu, uygulamaya çalıştığı acımasız, ölçüsüz fiziksel ve simgesel şiddetle sergiledi.
Hükümetin ve güvenlik güçlerinin tüm engelleme çabalarına karşın, hatta bunların da katkısıyla, tüm ekranları, sosyal medyayı, ertesi gün gazeteleri dolduran, şiddet ve direniş dolu imajlarla, “1 Mayıs” simgesel olarak tüm İstanbul’u kapsayacak biçimde genişledi. Kısacası hükümet amacına ulaşamadı, “1Mayıs’ta”, bu günün önemini anlamını anma, anımsatma ve gösterme çabalarını engelleyemedi. Hükümet 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda bir kez daha daha yenildi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları