Halk istemiyor

09 Mart 2023 Perşembe

Tunus’ta “adam” meclisi iptal etti, tek başına yönetmek istiyor. İsrail’de Netanyahu, yargılanmaktan kurtulmak için dinci faşistlere ruhunu sattı, “süreç olarak faşizm” aniden hızlandı. Meksika’da Başkan Lopez Obrador, 2024 seçimlerine Yüksek Seçim Kurumunu etkisizleştirerek girmek istiyor. Üç ülkede de halk hemen her gün kitlesel gösterilerle sokaklarda itiraz ediyor. Meksika uzak, biz Tunus ve İsrail’e bakalım.

TUNUS’TA ‘ŞAHSIM’ DEVLETİ

Tunus’ta Ben Ali diktatörlüğü, Arap isyanlarını başlatan eylemlerle devrildikten sonra başlayan demokratikleşme sürecinde hükümete gelen dinci Ennahda Partisi yönetemedi, Tunus’u dincileştirme çabaları halkın, sendikaların direncine çarptı. Ennahda hükümetten ayrıldı ancak, siyasi istikrar kurulamadı, demokratikleşme ilerleyemedi. 2019 genel seçimlerinde Ennahda mecliste 52 iskemle ile birinci parti oldu. Başkanlık seçimlerindeyse bağımsız aday Kays Said oyların yüzde 72.5’ini aldı. Said, ekonomik siyasi istikrarsızlık ortamında Temmuz 2021’de “ülkenin tehlikede olduğunu” iddia ederek hem hükümeti hem de parlamentoyu askıya aldı, bir yıl sonra güçler ayrılığını tamamen ortadan kaldırdı. Sendikalar ve genel olarak halk, Said’in “şahsım devleti” kurma çabalarını kabullenmedi. Protesto eylemleri, sokaklarda rejimin meşruiyetini sorgulamaya başladı. Said rejimini ve yönetimini meşrulaştırmayı amaçlayan yeni anayasa oylamasına ve genel seçimlere katlım sırsıyla yüzde 30 ve yüzde 11 düzeyinde kaldı. Said rejimi de sendika liderlerini muhalif entelektüelleri, göstericilerin liderlerini tutuklamaya, baskı ve şiddeti artırmaya başlamıştı. Şimdi Said rejimi son çare olarak Fransa’dan ithal ırkçı “büyük yer değiştirme” palavrasına, “gerçek Tunuslular” fantezisine sığınıyor, Afrikalı göçmenlere karşı düşmanlığı körüklüyor.

Halkın ve sendikaların, “şahsım devleti” projesine, baskılara, ırkçılığa karşı direnişi zayıflamadan sürüyor, geçen hafta sendikalar ve halk sokaklardaydı. Tüm muhalefeti kapsayacak bir “Birleşik Cephe” projesi tartışılıyordu. 

İSRAİL’DE FAŞİZM VE DİRENİŞ

Faşist parti ve hareketlerle bir koalisyon hükümeti kuran Netanyahu, ortaklarının baskısıyla yargıyı, yasamayı zayıflatacak, yürütmeyi güçlendirecek, güçler ayrılığını kaldıracak “reform” tasarılarını gündeme getiriyor. Faşist hareketler de “yerleşimci” fanatiklerin eliyle Filistin mahallelerine, bir zamanlar Avrupa’da Yahudilere yönelik pogromları akla getiren saldırılar düzenliyor, Gazze Şeridi’nde ve Batı Yakası’nda “silahlı direniş” tepkisini kışkırtıyorlar: “Terörist saldırılar” arttıkça, halk güvenlik kaygısıyla faşistlere sığınacak. 

Ancak, faşizmin ırkçılığa sığınma çabaları sonuç vermiyor. Filistinlilere yönelik saldırılar protestoları hızlandırıyor. 9.6 milyon nüfuslu İsrail’de, seküler- dindar, Yahudi-Arap, solcu-muhafazakâr, LGBTQ bireyler, halk dev protesto gösterileri düzenliyor. En son Tel Aviv’de 130 bin kişi, Hayfa’da 30 bin kişi sokaktaydı; Kudüs’te polisle çatışıyorlardı. Gözlemciler İsrail orta sınıfının, genelde Filistin sorununa ilgi duymayan doktor, mühendis, pilot gibi türlü mesleklerden “yedek askerlerin”, hatta kimi emekli askerlerin ilk kez demokrasiyi korumak kaygısıyla sokağa çıktığını aktarıyorlar. Haaretz’de Gideon Levy, “Başka bir halkı ezen, ayrımcılık uygulayan bir rejimde, salt sizin için olsa bile demokrasinin yaşamaya devam edeceğini mi düşünüyordunuz” diye sorduktan sonra ekliyordu: “Geç de olsa ayırdına vardılar ya bu da bir şey”... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları