Hegemonya ve ‘restorasyon’ üzerine spekülatif düşünceler

17 Şubat 2022 Perşembe

ABD hegemonyasını restorasyon çabaları Ukrayna’da adeta başa (Irak modeline) döndü. 

HEGEMONYA...

Hegemonya, rıza alabilme ile caydırıcı şiddet uygulayabilme kapasiteleri arasındaki diyalektiğin üzerinde durur. Bu diyalektik içinde başat olan “rıza”, ekonomik ve siyasi modeliyle örnek olabilmeye, hegemonyanın hedef alanı içindeki ülkelerin egemen sınıflarına sorunlarını çözmekte yardımcı olabilmeye, gerektiğinde kaynak (ekonomik ve kültürel) sunabilmeye kısacası liderliğe dayanır.

ABD, II. Dünya Savaşı ertesinde tüm bu özellikleriyle hegemonyacı devlet konumuna yükselmişti. Zamanla, bu özelliklerini kaybetmeye başladı. Yine de kapitalizmin yapısal krizi içinde, krizi yönetme modelini üreterek (neoliberalizm-küreselleşme) bu konumuna bir süre daha ancak giderek zayıflayan bağlarla tutunmaya çalışarak devam etti. Avrupa Birliği projesi, Asya Krizi, Soğuk Savaş sonrası “tek kutup iddiası” karşısında giderek yükselen siyasi ve kültürel itirazlar, Rusya ve Çin’in değişmeye başlayan jeopolitik konumu, bu “bağları” teker teker kopardı. ABD, hegemonya alanında rıza alma kapasitesini kaybetti. Bu noktada, “neo-con” olarak betimlenen bir kesim “rakipsiz askeri kapasiteye” (esas olarak şiddete) dayanarak coğrafyaları “demokratikleşme” adına yeniden şekillendirmeye ilişkin bir “imparatorluk” projesine yöneldiler. 

Sonrası tarih: 11 Eylül “olayı”, ardından uydurma gerekçelerle Afganistan’a, Irak’a saldırı, askeri sınai komplekse transfer edilen trilyonlarca dolar, 2007 finansal krizine giden yolu kısaltan borçlanma ve açıklar. Ancak rakipsiz askeri güç de Afganistan’da ve Irak’ta beklenen sonucu veremedi.

Obama-Biden döneminde imparatorluk projesi rafa kalktı, hegemonya restorasyonu gündeme döndü. O çabalar da süreci geri çeviremedi. İflas etmiş hegemonya restorasyonu projesi, Trump döneminde ikinci plana itildi, içe kapanmak seçeneği gündeme geldi. Ancak Çin ve Rusya’nın yükselme süreci ve ikisi arasındaki ilişkiler içe kapanmanın bir seçenek olmadığını savunanların elini güçlendiriyordu. Bunlara göre ABD yeniden “lider olmalıydı”.

UKRAYNA’DA DÖNDÜK BAŞA

Biden’ın yönetiminde ABD’nin yeniden müttefikleriyle buluşma, liderlik yapmaya soyunma çabaları, ilk anda rıza almaya dayanan hegemonya restorasyonu özlemi gibi duruyorsa da biraz dikkatle bakınca “imparatorluk projesini” farklı bir “ambalaj” içinde sunma çabası izlenimi veriyor. Bu kez ABD, askeri gücüne dayanacak olsa da müttefikleriyle birlikte davranmak istiyor: Çin ve Rusya’yı “Batı” karşısında aynı safa iterek genel bir kutuplaşma ortamı yaratılacak, Avrupa ülkeleri ekonomik teknolojik rekabetle, her an patlak verecek bir siber saldırı ya da sıcak savaş riskiyle korkutularak ABD güvenlik şemsiyesi altında toplanmaya zorlanacak. Bu projenin bileşenlerini de “bir demokrasiler ittifakı” söylemi, birbirine yapıştıracak.

Şimdilerde Ukrayna’da çalan savaş davullarının sesinde bu “yeni ambalaj” içinde sunulan imparatorluk projesinin tüm unsurlarını bulmak olanaklıdır ama imkânsızlığını görmek de...

Birincisi, ABD’de ve İngiltere’de demokratik pratikler hızla aşınırken AB üyeleri içinde Orban gibi tipler varken “demokrasiler” söylemini, Afganistan deneyinden sonra “ABD güvenlik şemsiyesi” kavramını ciddiye almak kolay değildir.

İkincisi küresel tedarik zincirleri, finansal sermaye hareketleri, küresel iletişim ağı ve bunu destekleyen denizaltı iletişim kablo ağları, kapitalizmin krizini daha da derinleştirmeden iki farklı ekonomik blok yaratmayı son derecede zorlaştırmıştır. ABD ile aynı blok içinde ve güvenlik şemsiyesı altına alınacak ülkelerle, Çin ve Rusya arasında giderek derinleşen ekonomik, enerji tedariki, askeri teknolojik bağlar oluşmuştur. Hiper-sonik füzeler, hibrit savaşlar, yapay zekâ ve siber saldırı ortamında “güvenlik şemsiyesi” de artık gerçekçi bir seçenek değildir. Yeni bir düzen için yumuşak geçişle hegemonya transferi de olanaklı görünmüyor.

ABD yönetimi, bu yeni imparatorluk projesi için Ukrayna’da Rusya tehdidini araçlaştırmaya çalışırken yine ekonomik ve insani maliyeti, BOP fiyaskosunun çok ötesine geçebilecek bir hata yapmak üzeredir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları