Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Normalleşmek istemiyorum!
Covid-19 salgını zamanın “normal” akışını kırdı, günlük yaşamı allak bullak etti. Covid-19 toplumun tüm ekonomik ve kültürel çelişkilerini keskinleştirdi. Tarihin en büyük ekonomik buhranı dendi. Her gün haber bültenlerinde, günlük hasta, ölü sayıları yeni zamanın sıradan parçaları oldu.
İnsanlar (kimileri bağlı bahçeli-manzaralı balkonlu, kimileri nohut oda bakla sofa) evlerine kapandılar, sosyal mesafe kuralına uymaya çalıştılar, sevdiklerini kaybettiler, hastalanıp ölürken yanlarında olamamanın acısını yaşadılar, evlerinde can sıkıntısından bunaldılar. Kadınlar ve çocuklar, bu bunaltının ağırlaştırdığı erkek tacizinden daha fazla acı çektiler. İşçiler işlerini, esnaf işletmesini kaybetti ya da kaybetme noktasına geldi. Açlıktan, utançtan ölenler oldu. Şimdi haklı olarak insanlar, zamanın “normal” akışına dönmesini istiyorlar. Ben, bir yanlış nostalji (geri dönme arzusunun gerçekleşememesinden kaynaklanan keder) olarak kalmaya mahkûm duyguyu paylaşmıyorum, normalleşmek, Covid-19 salgını öncesindeki zamanın o “normal” akışına dönmek istemiyorum.
Normalleşme mi dediniz?
O “normal” aslında kapitalizmin kötü normallerinden biriydi. Bu normalin iki bileşeni giderek derinleşen bir iklim krizi ve gittikçe sıklaşan virüs salgını krizleri, doğanın metalaştırılarak sermayenin tüketimine açılmasının, tüketimin atıklarının doğaya boşaltılmasının yarattığı yıkımın ürünüydüler. Hayvan ve bitki türleri hızla yok oluyordu. Dinozorları yok eden meteorun etkisini anımsatıyordu (Salvage, Mayıs, 2020) “kâr makinesinin” 500 yıldır her yere yapışmaya çalışan “organları”.
Sermayenin temsilcileri, on yıllardır sağlık sisteminin, kamu hizmeti veren kurumların içini boşaltıyor, yaşamın krizlere dayanma gücünü zayıflatıyordu. Kapitalizm kendi zeminini çürüten bir üretim tarzıydı artık! Gelir dağılımı verileri müstehcen görüntüler sergiliyordu. Savaşlar, açlık ve göçmen dalgaları da bu normale aitti. Liste daha da uzun: Büyük güçler arasında sertleşen rekabet, yükselen milliyetçi, ırkçı, dinci eğilimlerin etkisiyle hızla “Yeni Faşizme” dönüşen popülizm. Emperyalist sistem içinde, bağımlı ülkelerin, hangi büyük güce tapacakların şaşırmış entelijansiyası; simgesel dünyasında, otokratları mehdi düzeyine çıkaran, çaresizlik ve cahillik...
Bu sırada kültür endüstrisi, haz saplantılı bir bireyciliği, “özne olma arzusunu” çürüten bir ironiyi (bir davaya - hakikate - sadakat korkusunu) biteviye üretiyor, insanları, hatta sanatçıyı pasifleştiriyor, bu zeminde kapitalist tarihinin canavarları yine başlarını kaldırıyorlardı. Bu “normal” içinde, hızla gelen bir kamyonun farlarının ışığında donup kalmış bir geyik gibiydik...
Bir başka ‘normal’ mümkündür
Ben o kötü normale dönmek istemiyorum. Ben, zamanın o “normal” akışının kırılmasının, günlük yaşamın olasılıklar yelpazesi içinde yarattıklarından yararlanarak başka bir zamana ve bir iyi normale gitmek istiyorum.
Zamanın “normal” akışı, birbirinden farksız birimlerin, bir zincirin halkaları gibi birbirini izlemesiyle ilerler. Sonra bu “akışın” içinde olmayan bir şey olur (Gezi olayı, Marmara depremi, örneğin), zincir kopar. Artık zaman adeta nereye gideceği belirsiz devinimlerin sonu gelmez karmaşasıdır. Bu karmaşa türlü yeni olasılıklar yaratır. Şimdi insan eylemi bu yeni olasılıkları kullanarak zamanın zincirini yeniden yapabilecektir.
Artık eski normale geri dönüş söz konusu değil. Ancak yeni bir normal olasılığı var. Bu da zinciri kimin yeniden yapacağına bağlı. Ya önceki normalin egemen güçleri bunun bir benzerini kendi arzuları doğrultusunda yeniden kuracaklardır. Ya da bu güçlerin karşısındakiler yeni normale damgalarını vuracaklar, en azından (!) arzularının bir kısmını, hatta daha fazlasını bu yeniden yapılanmada gerçekleştirebilecekler.
Covid-19 salgını zamanın normal akışını kırdığında, ölümden, yıkımdan, acılardan başka şeyler de oldu: İnsanlar güçlerini, kaynaklarını birleştirmeye, dayanışma grupları kurmaya, hastalara, yaşlılara, yalnızlara yardım etmeye metalaşma zincirinin dışına çıkmaya başladılar. Sendikaların pazarlık, medyanın eleştirel gücü yeniden artmaya, yeni bir toplum, bir “iyi” normal arzusu da yeşermeye başladı. Ben bu yeni “iyi” normale gitmek istiyorum...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza