Orlando katliamı üzerine düşünürken

16 Haziran 2016 Perşembe

Orlando’da bir gay barda 49 kişiyi öldüren Ömer Sıddık’ın eylemi gündeme birçok soru, birbiriyle ilişkilendirilmesi gereken birçok nokta koydu. Bunların bir kısmı Ömer’in kişiliğiyle ilgili. Bir kısmıysa daha geniş kapsamlı bir bağlama ilişkin.

Kimi yakıcı sorular
Ömer’in homofobik bir ailede yetiştiği anlaşılıyor. Ömer’in babası eşcinsellerin cezalandırılması gerektiğine inanıyor. Ancak bunun aslında Tanrı’ya bırakılmasının daha iyi olacağını söylüyor.
Ömer’in babası, “O Amerika’da doğdu, burada okula gitti. Bunu nasıl yaptı anlamadım?” demiş. New York Times da “tamamen Amerikalı olmuş biri” ifadesiyle bu soruya katılıyor. Ömer’in gittiği caminin din görevlileri onu, “Asabi ama çok dindar olmayan biri” olarak tanımlıyorlar. Akli dengesinin yerinde olmadığı söyleniyor.
Neden ABD’nin yerli teröristlerinin hepsi Sünni? Bunlar nasıl radikalleşiyorlar? Neden bu radikalleşme son yıllarda IŞİD’e bağlılık olarak ortaya çıkıyor? İslamın yaygın homofobik yorumları (eşcinsellere idam cezası verebilen 10 ülkenin hepsi Müslüman) Ömer’in tasarladığı eylem için bir gay barı seçmesinde ne kadar belirleyici oldu? Daha önce bu barda görüldüğü, telefonuna gay’ler arası buluşmayı kolaylaştıran bir “App”ı indirdiği doğru mu? Bu bağlamda eylemin dinci, homofobik özelliklerinin yanı sıra başka boyutu da var mı?
Bu soruların bir kısmı Ömer’in kişiliğiyle ilgili. Bu anlamda terörist eylemleri açıklamakta çok yardımcı değil. Bu soruların bir kısmı da İslam dininin Sünni Selefi kanadının, kitabı yorumlama biçiminin özellikleriyle, bu yorumun İslamın “özüne” ne kadar dayandığıyla ilgili.
Örneğin Müslüman bir birey, “Şeriatı (dinci yasayı) yaşamın temel ilkesi yapmadan dinini yaşayabilir mi?” Ya da neden Müslüman kendini, İslami yaşam tarzını, yasaklarını herkese dayatmak zorunda hissediyor? İslamın yasaklarına uymayan, örneğin oruç tutmayan, namaz kılmayan, örtünmeyen, kızlı erkekli gezen birilerini görünce “işte cehennemde yanacak birileri daha” deyip omuz silkerek, belki de acıyarak, geçmiyor da asabı bozuluyor; hatta şiddet uygulamaya kalkıyor? Bu soruların cevabını da bu kısa yazıda hakkıyla tartışmak olanaklı değil.

Birleştirilmesi gereken bazı noktalar
Sorulması gereken başka sorular, birbirine bağlanması gereken noktalar da var.
(1) Ömer, 2007 yılından bu yana, dünyanın en büyük güvenlik şirketi, İngiltere merkezli G4S’nin, ABD şubesinde çalışıyormuş ve silah ruhsatı varmış. G4S’nin ABD şubesi, 11 Eylül’den sonra terörizmle mücadele amacıyla kurulan Ulusal Güvenlik Bölümü’ne (Department of Home Land Security) hizmet veriyormuş. (2) Ömer, internette radikalleşmiş. (3) Wiki- Leaks, Snowden’in açıklamalarından biliyoruz ki, ABD’nin güvenlik örgütleri, NSA, CIA, FBI, internet trafiğini, sosyal medya konuşmalarını yakından izliyor, istedikleri e-mesajlara girip okuyor, telefonları dinleyebiliyorlar. (4) Sosyal medya ağlarının üyelerinin eğilimlerini saptayabilen algoritmalara sahip olduğuna göre, bu güvenlik örgütleri, yaptıkları veri madenciliğini anlamlandıracak çok güçlü algoritmalar geliştirmiş olmalılar. (5) FBI, Ömer ile birden fazla kez görüşmüş, uluslararası terörizmle ilişki bulmuş ama düşük düzeyli olduğuna karar verip Ömer’i sürekli izleme listesine almamış, silah ruhsatını iptal etmemiş. (5) Birçok yorumcu, Ömer’in eyleminin Trump’ın kazanma şansını artırdığını düşünüyor. (6) Trump kazanırsa, savunma ve güvenlik sektörüne giden kaynakları artıracağını söylüyor.
Tüm bunlardan sonra düşünmeden edemiyorum: Geleceğini yitirmiş kapitalist toplumlarda yabancılaşma daha ne kadar nihilist terörist üretecek? Askeri-sınaigüvenlik kompleksinin, IŞİD’le ölümcül dansı daha ne kadar sürecek?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları