Feyzi Açıkalın

Fransa Turu’nda yamyamlığa övgü

24 Temmuz 2022 Pazar

Tarihin en önemli bisiklet sporcusu, “yamyam” lakâplı Eddy Merckx olarak gösterilir. Onun bu sanı almasında, girdiği her yarışı almak için gösterdiği istek, sergilediği hırs ve rakiplerine karşı olan acımasızlığı önemli rol oynamıştır.

Sporu bıraktıktan sonra da, profesyonel bisiklet dünyasında sözü geçen bir ünlü olarak etkisini hep hissettiren Merckx, belki de ilk kez kendisine bir halef seçecekti. Merckx 21 yaşındaki Sloven sporcu Tadej Pogâcar’ı “yeni yamyam” olarak veliaht tayin etmiş, onun kendi başarılarını geçebileceğini savlamıştı.

Nitekim Pogacar bu öngörüyü boş çıkarmamış, içinde iki kez kazandığı Fransa Turu da olmak üzere çok sayıda başarıya imza atmıştı. Pogacar, 2022 yılı Fransa Turu (Tour) öncesinde neredeyse yarışın kesin favorisi ve yıldızı olarak gösteriliyordu. Oysa bir bisiklet yarışından daha fazlası olan Tour’da başkaları da vardı.

Bunların başında Belçikalı Wout van Aert geliyordu. Pogacar’dan 4 yaş büyük olan Aert, yamyamlık söz konusu olduğunda, bir çok yarışta bu özelliği kanıtlanmış büyük bir sporcuydu. Tour’da, takımının iki önemli genel klasman sporcusuna destek olacak, aynı zamanda da sprint genel klasmanını almak için yarışacaktı.

Yarış sürerken dengeler değişti. Pogacar ile Aert’in takım arkadaşı olan Danimarkalı Jonas Vingegaard, genel klasman için savaşan iki sporcu olarak rakiplerinden ayrıldılar. Beklenmeyen bir şekilde yıldız Pogacar rakibinin gerisine düşünce kavga kızıştı. Zaten gerek hızıyla, gerekse de alışılmamış taktik anlayışıyla diğer bütün Tour’lardan farklı olan yarış, tamamen bir “bireysel şova” dönüştü.

Koltuklarında oturan bizler ve yarış organizatörleri en mutlu olanlardık. Yarış, yamyam kelimesinin İngilizcesi olan Cannibal ve strateji ustası Hannibal’ler arasında bir savaş olarak sürmeye başladı. Cannibal yani yamyam Pogacar rakibini geçmek için “patlayıcı” özelliğini her fırsatta gösterip rakibini alt etmeyi deniyor ama beceremiyordu. Çünkü Hannibal’ler hem güçlüydü hem planlı savaşıyordu.

Biz televizyon başındakiler, onlarca kameranın bize aralıklı patlamalar şeklinde sunduğu bir “fallik güç savaşının” röntgencileriydik. Tour şekil değiştirmiş, sporcu kondisyonunun üç hafta yayıldığı klasik performans, yerini kısa, sürekli tekrarlanan güç gösterilerine bırakmıştı. İşin ilginci, sportif genel klasman için iki kişi savaşıyor ama medyatik bir şova dönen Tour’da parsayı “yamyam Hannibal” van Aert topluyordu.      

Tour’un “kurgulanmış” favorisi olan Pogacar, öne geçme denemelerinde başarısız oldukça hırslanıyor, rakibine psikolojik üstünlük kurmak için kameralar önünde onu sportif olarak tehdit bile ediyordu. İşin ilginci, peloton yani diğer yarışmacılar arasında da belirgin bir “Pogacar seviciliğinin” yükselmesiydi. Karşılığında da Pogacar’ın, “sevimlilik muskası olarak” rakiplerine ve dahi kameralara şirin görünme çabaları, bir çaresizlik göstergesi gibiydi. O kadar ki, rakibi Vingegaard da bundan etkilenmiş, rakibinin şanssızlıkla geri kaldığı bir anda abartılı bir şekilde onu bekleyerek, centilmenlik oyununa dahil olmak zorunda kalmıştı... Olmadı, hem rakibinden zayıf olan hem de takım arkadaşlarından yeterli desteği alamayan Pogacar Tour’u kaybetti.

Pogacar son saate karşı etabını kazanamadıktan(!) sonra söylediği gibi, bu yarıştan çok şey öğrenmiş olmalıydı. Bireysel başarıların anlık değerlendirildiği, iyi alıcı bulduğu bu görsellik çağında deneyim önemliydi. Hepsi güçlü, hepsi evli/partneri olan, çocuklu, işine saygılı, çok hırslı, hep kazanmak isteyen yepyeni bir kuşak, kendileri için özel kurgulanmış parkurlarda biz Romalıları eğlendirmeye devam edecekti. Ta ki bir Spartaküs çıkıncaya kadar…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları