Haftaya Haziran...

28 Mayıs 2012 Pazartesi
\n

\n

\n

\n

Şimdi yolculuk. Haziran yaklaşınca Yolculuk nereye?diye sorulmaz. Sorulsa da gülümsemeden daha güzel bir yanıt alınmaz. Haziran, gülümseme, güzel, derken galiba yolculuğun hem neye hem de nereye olduğunu sezmeye başlıyoruz. İyilik dururken başka yere yolculuk edilir mi? \n

\n

İyilik: Öyle bir yer var mı? Hem yok hem çok. Yol gibi tıpkı, haziran gibi. Yunusun Bilmeyen ne bilsin bizi/ bilenlere selam olsun dediği gibi bir de. Kim demiş insanın yaşlandıkça daha sabırlı olduğunu, bana kalırsa, tam tersi oluyor, zamanın azaldığını bilen geçkin, baharı kıştan, yazı bahardan yaşamak istiyor. Geçkin, erkenci oluyor. Ben de öyle yaptım, hazirana kendimi önceden hazırladım. Dayanamayıp, “haftaya hazirandiye de yazdım. \n

\n

Haziran, yazmış olabilirim ama bir daha yazmanın kime zararı var, içinde hazsözcüğü geçen ay. Öyleyse haz, hazır, haziran derken ona duyduğumuz aşkı da yenilemiş oluyoruz. İnsanı yol yeniler, insanın da yarısı yoldur hem. Bir gelirken yaptığımız bir de giderken yaptığımız yolculuktan ibaret sayılırız. Bu arada unutmadan söylemeli, ben daha yol diye başlayıp da biten bir yazı görmedim. Yolunuz açık olsun der gibi yazınız açık olsun demişlerdir belki de. Şükür, üç paragrafta yazının girişini toparlayabildim. Benim de öyle sizin gibi yol deyince ağzım kulaklarıma varıyor. Yolcunun bavulunu bir türlü toplayamadığı gibi yazı da kolayca toplanamıyor.\n

\n

Bu yazıyı da hem hazirana hem de onsuz yola çıkmadığımız aşka yollukdiye yazıyorum. Yolluk, hem yol öncesine hem de yola çıkana bir armağandır, bana kalırsa da yolun kendisi bir armağandır.Tıpkı kalp gibi. Anayurdumuzun da kalbimiz olduğu gibi. Yolculukların oradan başlayıp uzaklara yakınlığı duyurduğu gibi. Kalbin de yolculuğu vardır, olmaz mı, sonunda tüm yollar oraya çıkar. Kalpten geçmeyen bir yol var mıdır yolcular için? Yol hali, hele bir de şarkının dediğine benzer aylardan haziran ise, insan hangisini yazacağını şaşırıyor, ama mayısı da gücendirmemek gerekiyor haziran aşkıyla. Gücenik nisanlar ve hüzün sebebiyle aşka kapalı eylüller var daha...\n

\n

Günün şiiri hiç unutulur mu, Cemal Süreyadan, Çay Bahçesi: 24 Mayıs Cumartesi/ Burda bu çay bahçesinde/ Duvarlar kuşlarla dolu,/ Bilsen öyle yorgunum ki/ Yalnız alnımı örtüyor uyku/.../ İki çocuğuyla oturmuş/ Karşı masada bir anne,/ Beklediği tren saati/ Bir olanak arıyor kendine/ Gözlerine dolan beyaz çiçekte...Şiir sürüyor. Tren saati, yolculuk saati, gençlik saati, şiir saati, kalp saati, iyilik saati. Bilin bakalım hangisi hiç geçmiyor? Yani bizden geçmeyen hangisi? Ya da insanın geçemediği hangisi? \n

\n

Beyaz Yollar Mavi Deniz, Fikret Adilin mavi-beyaz kitabı, yoldaşa yol armağanı. 1959’da Yeditepe Yayınlarından çıkmış. Yolculukla yaşıt olmak da varmış, 1956 yılında İstanbuldan İzmire, oradan da Bodruma yapılmış bir eylül yolculuğu. Hep karadan. Oysa mayıs yolculuğu trenle yapılacak, gençlik de tekrarlanmaz anılar da, bazen onların peşinden gidildiği olur, bulmak üzere değil elbette, yalnızca unutmamak üzere. 40 yıl ne mi oldu, küçük bir trendi, yine Basmane Garından kalkıyordu, adı neydi? Şair Kemal Varolun şiir gibi bir iş yaparak derlediği Memleket Garları (İletişim Y., 2012) kitabı ne güne duruyor? Açtım baktım, haziran da oradaydı, nisan da eylül de. Öyleyse bizim gençliğimiz, anılarımız da orada sayılırdı. En uzun yaşayan yakınlarımız, anılarımız. Orhan Berent kitaptaki Demiryolu ve Çocukyazısında: “Denizliye giden Fiat mototrenleri ya da Söke, Tire, Ödemiş gibi yerlere giden iki vagondan oluşan Man otorayları görürdük diyor. 40 yıl önce bunların biriyle gitmiştim ve Egeyi de ilk o trenlerdeki insanlarda görmüştüm. Ege onlardı. Ne köydü Ege ne şehir, baştan başa insan, baştan başa şiir.\n

\n

Şimdi Ödemişe gideceğiz şair Gonca Özmenle, bizim şiir yazmamızın önemi yok, şiir bizi götürecek olan o İzmir-Ödemiş treninde. Yazımız da onun içinde, şiirimiz de. İki vagon iyi, birinde anılarını taşır insan, birinde kalan haziranlarını.\n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları