Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fikir ve Zikir
Birikim dergisinde 1992 Aralık ayında yayımlanan bir makale, “TSK 16 Ekim 1992 günü Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını aşarak, fiilen Çekiç Güç’ün koruması altında kurulan Kürdistan Federe Devleti’nin denetiminde bulunan, uluslararası hukuk açısından ise Irak Cumhuriyeti’ne ait olan topraklar üzerinde bir askeri harekât başlattı” diyerek söze giriyor.
Makalede sözü edilen “Çekiç Güç’ün koruması altında kurulan Kürdistan Federe Devleti” neyin nesidir? Uğur Mumcu’nun aynı günlerde kaleme aldığı, 20 Aralık 1992 tarihli yazısından öğrenelim:
“Çekiç Güç’ün amacı, ‘Federe Kürt Devleti’nin kurulması ve kurulan bu devletin Batı askeri gücüyle korunmasıdır. Bu sonuç, Kürtler açısından Kürtlere özerklik veren 1920 ‘Sevr Antlaşması’nın 64. maddesinin gerçekleşmesidir.”
Yine Birikim dergisindeki makaleye geri dönelim. Şöyle devam ediyor:
“Yirmi bin kişilik bir kara gücü, zırhlı araçlar ve tanklar eşliğinde, uçak ve helikopter gibi hava silahları desteğinde, yaklaşık bir aydır Türkiye Cumhuriyeti’nin dışındaki tepeleri ele geçiriyor, kampları yok ediyor, hastane olarak kullanılan mağaraları tahrip ediyor, toplu mezarları bulup açıyor.”
Birikim dergisindeki makalede “kampları yok ediyor, hastane olarak kullanılan mağaraları tahrip ediyor” diye nitelendirilen TSK’nin sınır ötesi operasyonunu Uğur Mumcu şöyle tanımlamış o günlerde:
“Silahlı Kuvvetler’in Kuzey Irak’ta giriştiği ‘sınır ötesi harekât’, Türk ve Kürt halkları arasında bir savaş değil, PKK saldırılarına karşı alınan sınırlı bir önlem niteliğindedir.”
Birikim dergisindeki makalenin sonuna gelirsek... 1992 yılındaTSK tarafından PKK saldırılarına karşı yürütülmüş askeri harekâtın “yasalara aykırı ve meşru olmadığı” sonucuna ulaşmış.
Makalenin üzerinde iki imza var. Bunlardan biri, “sınır ötesi operasyonlara hayır” kampanyasına da imza atmış bir tarih danışmanı.
Emperyalizme, teslimiyete, manda ve himayeye karşı çıkan, ulusal kurtuluş savaşını gerçekleştirmiş kahraman, Cumhuriyeti kuran halk önderi olarak tanıdığımız kişiyi; “korkak, Çanakkale’de ‘ceset tarlası’nda dolaşan, kimsesiz, sağlıksız, hatta şanssız, tavlada bile yenilgiye dayanamayacak kadar hırslı, her an basılıp boğazlanma endişesiyle yaşayan, yapayalnız” bir adama indirgeyen belgeselin tarih danışmanı...
G-20’den izlenimler
Gazeteci Yılmaz Polat G-20 toplantısından izlenimlerini aktardı bize.
Önce ABD açısı:
“Toplantının esas oğlanı Başkan Bush’tu. Mekân, Beyaz Saray’dı. Yemek mönüsünü bile Bush seçmişti. Masada yardımcı aktörlerle figüranlar vardı. Senaryo hazırdı:
IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kurumlarının büyük sermayesine sahip olan ABD rol paylaştırmaya devam edip senarist olmaya devam edecek. Bu kurumların merkezleri Washington olmaya devam ettiği, başkanlarını Amerika seçtiği sürece belki stratejide bir değişiklik olabilir ama, Amerika’nın amaçlarında bir değişikliğe gitmesi söz konusu olamaz. Obama’yı da bu politikalardan soyutlamak hayalperestlik olur. Obama’nın ekonomi heyeti, Başkan Clinton döneminin önemli ekonomist isimlerinden oluşuyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde de Obama’nın dünya ekonomi politikası Clinton’a benzer bir seyir izleyecek.”
Şimdi de Türkiye açısı:
“Zirvenin adı G-20 değil, O-20 olmalıydı. Çünkü başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm ülkelerin temsilcileri Washington’da Barack Obama’ya ulaşmanın yollarını aradı. ‘Umudumuz Obama’ sloganının sahipleri, Obama’ya ulaşamayacaklarını anlayınca yakın çevresi ile ilişki için çaba harcadılar.
Washington’daki en kalabalık heyetlerden biri de Türk heyetiydi. Ulusal Basın Kulübü’nde Başbakan Erdoğan’ın basın toplantısında önden 2 sıra ayrılmıştı. 20’den fazla sandalyede Obama ve IMF lobicileri oturuyordu. Tüm çabalara rağmen Erdoğan ekibi, Obama’nın çevresine ulaşamadı.
Bence Erdoğan’ın Washington ziyaretinin en flaş bölümü şuydu: Erdoğan, Başkan Bush’la konuşurken, konu Irak ve Afganistan’ın durumundan sonra Darfur’a gelmiş. Erdoğan, Türkiye’nin buralarda yaptırdığı okul ve hastane gibi insani yardımlardan sonra Bush’a ‘Amerika da buralara milyarlarca dolar para gönderiyor. Bu paraların akıbetini biliyor musunuz?’ diye sormuş. ‘Bu paraların nereye gittigini iyi takip etmek lazım’ demiş. Başkan Bush da ‘Anladım’ der gibi başını sallamış.
Erdoğan, konuşmasını noktalarken, aklımdan ‘Acaba CIA Bush’u Deniz Feneri konusunda aydınlatmış mıdır’ diye geçirmedim değil hani...”
Sendika
Yol-İş Sendikası Denetim Kurulu bir rapor hazırlamıştı. İçinde ne iddialar vardı, ne iddialar...
Sendika yöneticilerinin 365 gün harcırah almalarından tutun da, promosyon malzemesi adında bir kırtasiyeciden 80 milyarlık mal alınmasına; sendika üyesi olmayan kişilerin otel faturalarının ödenmesinden tutun, kimi kişilerin kooperatif taksitlerinin Yol-İş’in kasasından karşılanmasına kadar bir dizi ciddi sorgulanması gereken iş...
Olay savcılıkta.
Yol-İş’in eski mali sekreteri, yeni genel başkanı Ramazan Ağar ne mi yapmış? Yürütülmekte olan soruşturmaları önlemeye çalışmış.
Daha ne yapmış?
Olup bitenlere kayıtsız kalamayan sendikanın 23 yıllık Hukuk Daire Başkanı Mebrure Genç ile Eğitim Daire Başkanı Yıldırım Koç’u, eğitim uzmanı Serkan Demirel ile birlikte işten çıkarmış...
Ortalık bunalımdan kırılıyor, bir sendikanın uğraştığı işlere bakar mısınız...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Önce kağıdı yırttı, sonra valizi çıkardı!
- Kalben ödül gecesine 'erkek' olarak katıldı
- Tapuda yeni dönem başlıyor!
- Cumhurbaşkanı sekreterine bıçaklı saldırı
- Trump tarih verdi, tehdit etti: 'Cehenneme dönecek'
- Parlamentodan 'geçersiz' kararı
- TÜİK kasım ayı enflasyonunu açıkladı
- Esad'a çağrı yaptı: 'Sırada Münbiç var...'
- Sucuk, peynir, börek ve zeytinyağında sahtecilik!
- İstanbul'un suç haritası belli oldu