Miyase İlknur

Bana olaydı Egemen’e olan rağbetler!..

04 Eylül 2021 Cumartesi

Aradan geçmiş sekiz yıl. Onca yıl beklemiş beklemiş, nerden estiyse konuşacağı tutmuş. Aslında rüşvetin lağım borusu patladığında da konuşmuştu gerçi ama sonradan çark edivermişti Taşlıcalı Bayraktar. Trabzonlu olduğunu biliriz elbet. Ama gerek bakanlığı süresince İstanbul’un en güzel arazilerinin başta Emine Erdoğan’ın akrabasına ait Taş Yapı olmak üzere birçok yandaş müteahhidin taşa, betona boğmasına aracı olması gerekse sekiz yıllık suskunluğu bozmasına neden olan öfkesini Divan Şairi Taşlıcalı Yahya’nın öfkesine benzemesinden dolayı Taşlıcalı dedik.

   17-25 Aralık rüşvet operasyonu sonucunda üç bakanın rüşvet aldığı suç delilleri ile ortalığa saçılmış, Bayraktar’ın ise daha yukarıda birilerinin aldığı rüşvetin gereği olarak verdiği talimatları ilgili yerlere tebliğ ettiği anlaşılmıştı. O günlerde de yaptığını inkâr etmemiş, istifası istendiğinde “Ne yaptıysam Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla yaptım. Benim istifam isteniyorsa o da istifa etsin” demişti. Ancak Başbakan tarafından konuta çağrılıp 1.5 saat tatlı dil döküldükten sonra bir anda U dönüşü yapıp “Maksadımı aşan bir şekilde ‘istifa’ kelimesi tarafımdan kullanılmıştır. Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum” açıklamasında bulunmuştu. Bu kadarla kalsa iyi. Aynı açıklamada “Şahsıma isnat edilen imar usulsüzlükleri ithamı tamamen mesnetsiz olup yaptığımız imar planlarının tamamen şeffaf, yasalara uygun, kamuoyu ve yargı denetimine açık, yatırım ortamını ve iklimini iyileştirici ve de ülke menfaatları doğrultusunda atılmış adımlar olduğu aşikârdır” diyerek yaptığı icraatların yasal ve ülke menfaatlerine uygun olduğunu söylemişti.

Diğer bakanlar sadece, o da görevinden istifa etmesine karşın, bakanlıktan azledilmiş sayıldı. TBMM’de bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi yolunda yapılan güvenoylamasında kendi partisinin milletvekilleri tarafından en çok sahiplenilen bakan da oydu. Diğer üç bakanda iktidar partisinin firesi daha fazlaydı ama o bakanların özgüveni malum yerden aldıkları garanti nedeniyle tavan yapmıştı. Öyle ki çikolata kutularının abonesi olan Egemen Bağış, oyunu kabine girmeden yerleştirdiği zarfı artistik bir biçimde uzaktan oy kupasına fırlatmıştı. Fırlatır elbet, onun “Konuşurum ha!” tehdidiyle Bayraktar’ın “Konuşurum bak on göre” tehdidi eşdeğer miydi?

SANA PRAG’IN YOLLARI, BANA AĞILLAR

Bayraktar’ın konuşması halinde Başbakan’ın başı, en fazla yurtiçinde o dönem FETÖ’nün güdümündeki yargı ile ağrıyacaktı. Ama Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın konuşması halinde karapara aklama suçu kapsamında uluslararası mahkemelerde yargılanması söz konusuydu. O nedenle ortalık durulduktan sonra Egemen Bağış, Prag’a büyükelçi olurken Erdoğan Bayraktar, Rumeli illerinden birinde hayvancılıkla uğraşmak zorunda kalmıştı.

Oflu Bayraktar muhtemel bu nedenle Taşlıcalı Yahya gibi öfkelenmişti.

16. yüzyıl divan şairlerinden Taşlıcalı Yahya, Kanuni Süleyman döneminde çağdaşı şairlerden Hayali’ye sarayın iltifatı ve himayesine öfkelenerek şu dizeleri yazmıştı:

Bana olaydı Hayali’ye olan rağbetler

Hoş bilur sihr-i helal eyler idum şi’r-i teri

Taşlıcalı demek istiyor ki: “Hayali’ye olan saygı ve tazimler bana olaydı Allah bilir ki taze şiirimi sihirli eylerdim.”

Egemen Bağış’ın adının karıştığı yolsuzluğun boyutuyla kendisinin adının karıştığı usulsüzlüklerin aynı tutulmasına içerleyen eski Bakan Erdoğan Bayraktar, ilk açıklamasının ardından tornistan yapıp liderine övgüler dizmesine karşılık sonraki yıllarda kendisinin siyasetten tasfiye edilmesine karşılık Bağış’ın büyükelçilikle taltif edilmesine de isyan ediyor belli ki...

BU DÖNEMİN RÜSTEM PAŞASI’NIN ARDINDAN

Son günlerde sosyal medya paylaşımlarından iktidara imalı göndermelerde bulunan Bayraktar, kendisiyle yapılan bir söyleşide hızını alamayıp yolsuzluk dosyasında ne varsa hepsinin doğru olduğunu söyledi. Bir anda gündem allak bullak oldu. Ama Bayraktar’ın delikanlılığı iki gün sürdü. Sonra yine çark ediverdi.

Belli ki iktidarın gazabından korkmuştu. İşi gücü, evlatlarını düşünmüştü belki de. Korkularını atmasına az bir zaman kaldı gerçi. Ama korktuğu güç odağı yıkılırken itirafçılıkta birbiri ile yarışacak olanların arasında sesi duyulur mu şüpheli.

İşte o gün geldiğinde biz de kendisiden Taşlıcalı Yahya’nın Rüstem Paşa’nın ölümünün ardından yazdığı hiciv mersiyesi tadında bir ifşaat bekliyoruz.

Taşlıcalı’nın şu dizelerindeki gibi olsun ama...

Haber-i mevti melûl itdi beni hayli zamân

Korkar idüm ki bu şâdi haberi ola yalan

Yıkılup gitdi ol evkâf-ı selâtini yıkan

Bir dem içinde dem-i âdeme gark oldı cihan

Rüşvet altununı cem’ itmek idi işi heman

Derdmend eyler idi encümi nahs ile kıran

Kanı ol mâla tapan mezheb-i Kârûna uyan.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kelle İsterük! 20 Nisan 2024
89 dejavusu 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları