Miyase İlknur

‘İfşanın ifşası olmaz’a tarihten bir örnek

14 Mart 2020 Cumartesi

Meslektaşlarımız Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılıç, Ferhat Çelik ile Aydın Keser’in tutuklanması, OdaTV’nin yayınının BTK kararıyla engellenmesi nedeniyle günlerdir, “İfşa edilen bir şey yok. Zaten aleniyet kazanmış bir olguyu haberleştirdiler” diye yazıp çiziyoruz ama nafile. Haberleştirdikleri olayı zaten parlamento çatısı altında bir milletvekili ifşa etmiş, köyün muhtarı sosyal medya hesabında paylaşmış. Üstelik istenen ceza tutuklamayı gerektirecek bir ceza da değil ama emir malum yalıdan gelmiş ne çare?

Bu yaşadığımız garabetin aynısını tarihte bir meslek büyüğümüz daha yaşamış. İlhan Selçuk da “devlet sırrı”nı ifşa etmek iddiasıyla hem askeri mahkemede hem ağır cezada yargılanmış. İlhan Ağabey de zaten ifşa edilmiş, aleniyet kazanmış bir konuyu köşe yazısında dile getirmiş. Ama yine de yargılanmaktan kurtulamamış. Üstelik onun yargılanmasını isteyen de öyle yalı sakinleri falan değil ülkenin genelkurmay başkanı. 

Gelelim İlhan Ağabey’in yargılanmasına neden olan “ifşanın ifşası” olayına...

22 Şubat 1967 tarihli “Donanmamız Bizim Değil Mi?” başlıklı yazısı ile bu yazıdan dört gün sonra yazdığı “Milletin Bilmedikleri” başlıklı yazısında ABD ve Türk Dışişleri Bakanlığı ve bakanlığın NATO Dairesi arasındaki “Gizli” damgalı askeri anlaşmaları sayı, tarih ve içerikleriyle yayımlar. İlhan Ağabey’in suçlanmasına neden olan ve “Devlet Sırrı” olduğu iddia edilen askeri anlaşmanın içeriğine bir de bakalım.

1958 yılında DP iktidarı döneminde ABD ile imzalanan ikili anlaşmaya göre ABD tarafından Türkiye’ye verilen muhrip ve denizaltıların kullanma koşulları şöyle belirlenmişti:

“Verilen gemilerin kullanma süresi 5 yıldır; ne var ki ABD ihtiyaç duyduğu taktirde bu gemileri geri isteyecek ve üzerindeki en küçük bir çizgi bile onarılarak derhal iade edilecektir. Bu gemiler herhangi bir nedenle batarsa ABD’ye tazminat ödenecektir. Türk hükümeti bu gemilere sadece bayrak çekme hakkına sahiptir, fakat gemilerin mülkiyeti ABD hükümetine aittir.”

Bu anlaşmanın maddeleri üzerinde İlhan Ağabey de anlaşmanın içeriğini yazdıktan sonra eleştirilerini şöyle dile getiriyor:

“Eloğlu bize denizaltı, muhrip, silah, malzeme vermiş görünüyor ama gerçekte vermiyor. Mülkiyet onlarda, biz sadece kiracıyız, en küçük kusuru tazmin etmekle ve istenildiği an bütün araçları iade etmekle mükellefiz. Milli çıkarlarımız gerektirdiği anda işimize yaramayacak silah, malzeme ve gemi ile donanmışız biz... İki devlet arasında bu nitelikte anlaşmayı tarih görmüş müdür acaba?”

Önce parlamentoda ifşa edilmiş

İşte bu yazıdan sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’ın suç duyurusuyla hakkında askeri mahkemede “Devletin gizli sırlarını ifşa etmek ve halkı askerlikten soğutmak” suçlarından İlhan Ağabey hakkında dava açılır.

Oysa İlhan Ağabey’in köşesinde yer verdiği ABD ile Türkiye arasındaki askeri anlaşmayı önce Tabii Senatör Orgeneral Haydar Tunçkanat parlamentoda yaptığı konuşmada, sonra da İlhami Soysal Akşam gazetesindeki köşesinde açıklamıştır. İlhan Ağabey, Tunçkanat ve Soysal’dan farklı olarak anlaşmanın sayı numarası ve anlaşmanın hükümlerini açık olarak yazmıştır sadece.

Sonuçta üç yıl süren ve önce askeri sonra da sivil mahkemelerde süren dava sonucunda İlhan Ağabey beraat eder.

Peki bu iki dava içerik olarak birbirine tıpatıp uyarken uymayan yönler nerede?

Yazı hakkında suç duyurusunda bulunan kişi dönemin Genelkurmay Başkanı olmasına karşın İlhan Ağabey tutuksuz yargılanır. Demek ki, bizim malum yalının sakinleri genelkurmay başkanlarından daha kudretli. Onlara sorsan askeri vesayetin hüküm sürdüğü yıllardır o günler. Ama ister askeri ister sivil mahkemeler olsun demek ki, bağımsız karar verebilme erkine sahipmiş. İktidarda sağ bir parti olmasına karşın bürokrasisi de kanun ve yasalara bağlıymış ki, mahkemeye gönderdiği yazıda “bu anlaşma gizli falan değil” diye açıkça belirtmiş.

Aslında Genelkurmaş Başkanı Tural’ın asıl derdinin de bu anlaşmanın yayımlanması falan olmadığı Genelkurmay Karargâhı’nda yapılan bir toplantıda yaptığı “Bazı gazetelerde komünistler yuvalanmıştır. Subaylar bunları okumamalı ve bunların yazdıklarına inanmamalı... Sol cereyan gemi azıya almıştır!” sözlerini kullanmasından anlaşılıyor. Zira Tural’ın “gemi azıya almışlar” dediği yazarların İlhan Selçuk, İlhami Soysal ve Doğan Avcıoğlu olduğunu bilmeyen yok.

Bizim Barışlar’la Ağırel’in tutuklanma nedeni de sakın farklı saiklerle olmasın. Ne bileyim yeni hazırladıkları kitabın içeriği falan...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

89 dejavusu 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları