Kendimi bildim bileli, TFF’nin iki önemli konusu vardır. Birincisi Milli Takımın başarısı veya başarısızlığı. İkincisi de MHK’nin aynı durumu. Özetle, şayet Milli Takımımız ve MHK iyi ise, TFF başarılı, değilse başarısızdır. Şimdi Milli Takımımız Avrupa finallerine katılır -ki inşallah katılacaktırbunun yanında şayet MHK de ligde durumu idare ederse, Nihat Özdemir ve o müthiş ekibi sınıfı geçmiş olacak. Yaşasın! Diğer başarı faktörleri altyapı - araştırma - planlama - eğitim ve denetim. Birimi ise hak götüre, ülke çapında bilimsel çalışmalar mı? Boş ver gitsin, aynen kulüplerimiz de öyle değil mi? Onlar da ligde şampiyon veya ilk dörde girip Avrupa kupalarına gidiyorlarsa, işlem tamamdır, olay bitmiştir. Yani onlar için de altyapı, eğitim, planlama vs. çok gereksiz birimlerdir. Buralara yatırım yapmaya dahi değmez, getirirsin futbolun ‘f’sinden anlamayan ama şöhrete meraklı paralı adamları, onlarla milyon dolarlık transferlerle hava meydanlarında, medyayı da yanına alarak büyük şovunu yaparsın. Hele bir de şampiyon oldun mu değme gitsin! Sonrası mı, onu da boş ver gitsin. Ama öyle ama böyle o borçları gelenler bir şekilde nasıl olsa halledecektir.
İsmi lazım değil, ben de TFF başkanı olduğumda yani tam 35 yıl önce, bir ağabeyim bana aynı nasihatı yapmıştı. “Kemal, aman MHK ile Milli Takımı başarılı kıl, gerisini boş ver. Aksi olursa medya seni götürür” demişti. Ama ben onun dediğini yapmadım, altyapı gerçekli çalışmalarla, hep isminden gururla bahsettiğim rahmetli Yılmaz Yücetürk başkanlığındaki akademisyenlerimle, Türk futbolundaki ilk tarihi reformları peş peşe yaptık. Ama maalesef benden sonra onların hepsi çöpe atıldı ve bugünkü Milli Takım ve MHK ağırlıklı uğraşılarından başka ileriye dönük bilimsel çalışmalar yapamayan, başkan ve yönetimlere sahip olan TFF’lere kaldık. Özetle, inşallah liglerimiz kazasız belasız biter ve de Milli Takımımız Avrupa finallerine iştirak eder. Biz de o zaman tüm ülke olarak alkış tutarız. “Padişahım çok yaşa!”, pardon “TFF başkanımız ve kıymetli kadrosu çok yaşa” ve bu yıllarca sürer ve de gider, sonra arkamıza bir bakarız ki, anca bir arpa boyu yol dahi gitmemişiz. Şimdilerde baktığımız gibi. Bu arada sevgili Adnan Dinçer hocama da sağlıklar diliyorum. Ne demiş ünlü şairimiz Namık Kemal? “Yere düşmekle cevher, sakıt olmaz kadr-ü kıymetten.” Sen de Türk futbolu ve bilhassa altyapısı için bir ‘cevhersin’. Bilen biliyor, bilmeyenleri de boş ver, üzülmeye hiç ama hiç değmez sevgili hocam benim.
Bu arada 30 Ağustos’ta Bodrum Dibekli Han’daki Zafer Bayramı kutlamaları için yaptığım söyleşi, sunum ve Atatürk - Babam adlı fotoğraf sergime eşleriyle katılan, R.Turan, MHK Başkanı Zekeriye Alp, Çetin Doğan Paşa, C.Pulak, Avrupa ADD Federasyonu Başkanı Dursun Atılgan ve eski Konacık Belediye Başkanı Mehmet Tosun ile söyleşi bitiminde, benimle birlikte Harbiye Marşı’nı yürekleriyle söyleyen o muhteşem kalabalığa, o Atatürk sevdalısı yakın dostlarıma, sevgili Bodrumlulara ve de yakın ilgilerinden dolayı da Dibekli Han’ın değerli sahibi Ulaş Bey, eşine ve de müdürleri Zehra Hanım’a minnettarım, sağ olsunlar, varolsunlar.