‘CIA’nın Türk casusu’, Hitler’in Müslüman askeri Ruzi Nazar

08 Mayıs 2015 Cuma

Biyografi yazarı Enver Altaylı’nın, ‘CIA’nın Türk Casusu’ diye takdim ettiği esrarengiz şahsiyet geçen hafta Türkiye’de vefat etti. Ardından, Murat Yetkin (Hürriyet) bir yazı yazdı, sağ kesimden bir iki yazı çıktı, o kadar. Oysa, Ruzi Nazar şahsında yakın geçmişe dair o kadar hatırlanması ve tartışılması gereken konu var ki! 2013 yılında yayımlanan biyografisi dahi pek ilgi çekmedi, ben konuya giriş mahiyetinde yazdığım tanıtma yazısına da aynı şikâyet ile başlamıştım (Ocak 2014, Toplumsal Tarih Dergisi). Ölümü vesilesi ile bir kez daha bu mevzuya girmekte fayda var. Zira, Ruzi Nazar’ın hayatı İkinci Dünya Savaşı’ndan Soğuk Savaş döneminin tamamını kapsayan çok önemli ipuçları ile dolu; nitekim biyografisinin alt başlığı da “Kızıl Ordu’dan Alman Ordusuna… Afgan Direnişinden Tahran Operasyonuna…”
Ruzi Nazar, Sovyetler döneminde doğmuş bir Özbek, ailesi (ağabeyi) Sovyetler karşıtı milliyetçi hareketler içinde yer almış, kendisi İkinci Dünya Savaşı esnasında Kızıl Ordu’da askere alınmış, savaş esnasında ise Alman tarafına geçmiş, ilginç hikâyesi böyle başlıyor. Karşı tarafa geçenler, sadece Sovyetler hegemonyasına girmiş Türkçe konuşan halklar değildir, ama Hitler döneminde kurulan ‘Türkistan lejyonları’, Sovyet ordusunda savaşırken esir düşmüş Sovyet Müslümanlarından oluşmuyordu. Pan- Türkist, Turancı akımlar ile Almanya’nın yolunun kesişmesi Birinci Dünya Savaşı’nın bilinen konusudur, Rusya’ya karşı mücadele eden milliyetçi akımların hatta daha öncesi vardı.

Turancılık yükseldi
Bu açıdan Pan-Türkizm, Turancılık fazlasıyla Alman siyaseti ile bağlantılı gelişmiş akımlardır. Bu çerçevede otuzlu yıllarda yükselen Turancılık, tek parti döneminde baskılandı, ama daha sonra, sağ milliyetçiliğin ‘Dış Türkler’, ‘Esir Türkler’ gündemi Soğuk Savaş yıllarında komünizmle mücadele ile birlikte yeni bir çerçeve kazandı. İşte Ruzi Nazar’ın Hitler Almanyası’nda başlayan kariyerinin CIA’da nihayetlenmesi, bu dönüşüm çerçevesinde oldu, zira ABD, savaş sonrasında Sovyetler’e karşı Nazi bağlantılarını devraldı.
Türkiye’de sağ milliyetçiliğin fikir ve siyaset serüvenini daha iyi anlamak için bu arka planı dikkate almak gerekir. Diğer taraftan, Nazi döneminde Almanlara umut bağlayanlar sadece Sovyetler’de yaşayan farklı halklar ve bu arada Türkçe konuşan Müslüman halklar değildi. Ortadoğu, Birinci Dünya Savaşı ardından İngiliz ve Fransız manda yönetimlerine mahkûm olmuştu ve iki dünya savaşı arasında Almanlar, Araplar ve dahi İran için doğal ilgi odağı oldu. Buna bir de Filistin mandasında inşa edilen ‘Yahudi yurdu’ eklenince, Ortadoğu’nun milliyetçi ve İslamcıları Nazi Almanyası’na meylettiler.

Hitler ile işbirliği yaptılar
Kudüs Müftüsü Hacı Emin Huseyni, Osmanlı kökenli İslamcı Şekip Aslan Hitler ile işbirliği yapanlar içinde en tanıdık isimler arasındaydı. Şimdilerde, İslamcılar ile Nazilerin ittifakı üzerine yayınlar artıyor, bunu İslamcılığa karşı bir hamle olarak görenler var, kuşkusuz işin o boyutu da var, ama bu konularda bunca uzun zaman sürmekte olan sessizliğinde kuşkusuz Batı dünyasının çıkarları açısından ‘siyasi nedenleri’ vardı, o nedenlerin başında Soğuk Savaş döneminde sadece Sovyetler’e değil, topyekûn sola karşı verilen mücadele vardı. Ruzi Nazar’ın şahsi serüveni işte böyle bir tarihsel seyrin tecessüm etmiş haliydi.
Tabii bu anlattıklarım çok genel tabloya dair şeyler, merak edenler biyografiye göz atabilirler. Ancak, Nazar’ın biyografisinde anlatılandan çok anlatılmayan hususlar olduğunu ve bunların Türkiye’yi çok daha yakından ilgilendirdiğini söylemeye bile gerek yok.
Ruzi Nazar, Soğuk Savaş döneminde uzun yıllar CIA görevlisi olarak bulundu, askeri darbelere ‘tanıklık’ etti, Türkeş başta olmak üzere pek çok siyasetçi ile sıkı dostluk kurdu. Nazar’ın Türkiye serüvenini pek bilmiyoruz. Soğuk Savaş döneminde Ortadoğu siyasetinde, hatta tüm İslam dünyası çerçevesinde, başta Bağlantısızlar Hareketi’ni sabote etme gayretleri, dönemin sonlarına doğru ise Afganistan’a uzanan alanda pek çok önemli rolü oldu. Soğuk Savaş döneminde, Müslüman coğrafyada olup bitenler, milliyetçilik, İslamcılık ve genel olarak Ortadoğu’da bugüne gelinene kadar yaşanan siyasi serüven açısından kilit önem taşıyor, ancak hâlâ hakkıyla tartışma konusu yapılmaktan uzak. Ruzi Nazar’ın ölümü vesilesi ile tekrar bir gündeme gelsin istedim.
Not: Hitler Almanyası ve Türk/Türkistan milliyetçiliği deyince, bu konuda 2012 yılında yayımlanan akademik olmasa da bu konuda bir araştırmacı kitabını da dikkatinize sunmak istiyorum; M. Sami Sert, ‘Hitler’in Müslüman Askerleri’, Bilge Karınca Yayınları, 2012  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları