Öner Yağcı

Şaman Müzesi’nden dost ölümlerine

09 Mart 2019 Cumartesi

1954’te Savaştepe Köy Enstitüsünü bitiren, Bir Öğretmenin Yaşam Öyküsü, Sarıkız Efsanesi Rehberi-Kazdağı kitaplarını yazan, 22 Şubat’ta toprağa verilen Alibey Kudar’ın ölümü, Sunay Akın’ın Oyuncak Müzesi’nden sonra “en iyi kişisel müze” olarak sayısı 5 bini aşan yapıta sahip, biri UNESCO’dan 35 ödüllü Kaz Dağları’ndaki Şaman Müzesi’ni anımsattı.
Müze düşüncesi, Savaştepe’nin ilk öğrencilerinden, 1951’de Güre’de Nâzım Hikmet’in özgürlüğü kampanyasına destek verdiği için “komünist” diye tutuklanınca öğretmenliğine son verilen Hasan Kudar’ındır.
1945’te ailesine, “Ne güzel örf âdetlerimiz, kültür mirasımız var. Yerleşik düzene geçtiğimiz için, bu miras sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda değişime uğrayacaktır. Kültür de yavaş yavaş kenara çekilecek ve bunlar zaman içerisinde kaybolacak. Biz bu kültür erozyonuna seyirci kalmayalım. Bunları toplayalım, koruyalım ve gelecek kuşaklara anlatalım. Kültürsüz, temelsiz, tarihsiz kuşaklar olmaz. Bu amaçla bir müze kuralım” diyen Hasan Kudar, 1961’de gittiği Fransa’da Türk Haberler Ajansı’nın Paris temsilciliğini yaptı. Tahtakuşlar’dan Paris’e, Benden Selam Olsun Tahtakuşlar’a adlı kitapları olan Kudar, 20 Ocak 2017’de son yolculuğuna uğurlandı.
Hasan’ın kardeşi Alibey, yıllarını geleneksel kültür yapıtlarını araştırmaya, toplamaya ve korumaya verir. Ailecek 80’li yıllarda binasını yaptıkları müze 1991’de Kaz Dağları’nda (Edremit-Tahtakuşlar Köyü’nde) Alibey Kudar Etnografya Galerisi adıyla açılır.
Galeride, Şaman kültürünü simgeleyen Türkmen giysileri, çarık, çorap, gelin başlığı, çalgı, yazma, halı, çadır, kilim, yün torba, ev ve mutfak eşyası, nazarlık, takı, oyuncak, kolye çeşitleri ve dünyanın en büyük deniz kaplumbağası (360 kg., 197 cm. boy) ile müzenin arkasındaki bahçede, Alibey’in eşi Esma’nın “köylü kadınının emeğinin ödenemeyişi”ni simgeleyen büstü de yer alır.
Dün 8 Mart’tı, emekçi kadınlarımızın günleri kutlu ola!..

***

Burçak Evren’in Aytaç Arman adlı kitabında yaşamını ve sanat öyküsünü anlattığı, Bedrana, Kara Çarşaflı Gelin, Güneşli Bataklık, Fırat’ın Cinleri, Düşman, Adı Vasfiye, Parmak Damgası, Fatmagül’ün Suçu Ne, Kadının Adı Yok, Av Zamanı, Akrebin Yolculuğu, Yüzleşme, Bedel, Berivan, Gönderilmemiş Mektuplar gibi onlarca filmde oynayan Aytaç Arman’ın aramızdan ayrılmasının verdiği hüznü savuşturmadan 27 Şubat günü şair Hüseyin Atabaş’ın ölüm haberi geldi.
1975’ten beri Gelecek, Yanarca, Bitmeyen, Yüzün Bende, İlkyaz Töreni, Saydam ve Gizli, Düşe Yazdım, Yorgun Denge, Çıplak Su, Ömür Lekesi, Güz ve Sera, Umut Her Zaman adlı şiir kitaplarını çıkaran, şiir ve dille ilgili yazılarını Kale ve Bozkır, Özgürlüğün Geldiği Gün, Türkçe: Yaralı Dilim, Dünyada Kimse Var mı?, Dilin Gizil Gücü-Şiir Sanatına Giriş, Çağdaş Şiirimizde Karadeniz Duyarlığı adlı kitaplarında toplayan “Ankara Beyefendisi”, Trabzonlu Atabaş’la 1980’li yılların ortalarından beri dosttuk. 1990’lı yıllarda Ahmet Say’ın ve M. Şerif Onaran’ın başkanlığındaki Edebiyatçılar Derneği’nin en canlı olduğu dönemde birlikte yönetimdeydik.
Emin Özdemir’in “şiirinin bir ucunun toplumda ötekinin insanın yüreğinde olan bir şair” dediği, 70 kuşağı toplumcu gerçekçi şairlerinden Atabaş’ı, Sivas Katliamı’nda öldürülen şair dostlarıyla ilgili “Fotoğrafta Üç Adam” şiirinden dizelerle anıyorum:
“Unutma! Zaman ayrılmaz ölümlerden,/ ölümü takmazdı oysa gördüğün bu adamlar./ Bu bir fotoğraf, fotoğrafta bir merdiven,/ merdivende üç adam, üçü de dostum adam./ Öyle umarsızım ki onlara bakarken/ utanıyorum yalnızlığımdan!..”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları