Özdemir İnce

Bu Müslümanlar çağdaşlaşamaz

13 Eylül 2019 Cuma

“AKP Çorum Belediye Meclisi üyesi Reşit Keleş Facebook hesabından M.K. Atatürk ve sevenlerine kin kusmuş. Hutbede Atatürk adını anmayan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı eleştirenlere basmış küfrü...” Ne demiş ?
“Diyanet Kemalistlere göre hutbe yapacak; / Diyanet Kemalistlere göre fetva verecek; / Müslüman Kemalistlere göre inanacak: / Müslümanların helalini haramını Kemalistler belirleyecek: / Buna laiklik diyeceğiz; Siz kimsiniz o... ç...” demiş.

***

Benim çocukluğumda böyle konuşanların ağzına kırmızıbiber sürerlerdi; şimdi belediye meclis üyesi, milletvekili falan yapıyorlar.
Adamın söylediklerinin tamamı mugalata ve yalan. “Kemalist” dediği insanların tamamı Cumhuriyeti savunan vatandaşlar. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ne yazık ki bu Cumhuriyet kurdu. Bu durumda anayasamızın Diyanet İşleri ile ilgili maddesine (M.136) bakmak zorundayız:
“Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.”
Şu anda ve çoook uzun süredir Diyanet İşleri Başkanlığı, anayasanın 136. maddesini ayağının altına almış paspas gibi çiğnemekte. Anayasaya aykırı davranan bütün Diyanet İşleri başkanları Başyücelik rejimi yıkılır yıkılmaz yargı organlarına hesap verecektir. O zaman geldiğinde Reşit Keleş gibi yaratıkların ağzına kırmızıbiber sürülecek. Böyle biline!

***

Türkiye’nin ve dünyanın İslam diniyle bir sorunu (islamofobi) yok; sorun bazı Müslümanların İslamomanyaklığıyla. Bunu “müslümanofobi” olarak tanımlamak mümkün.
Gelecekte var olmak istiyorlarsa, Müslümanlar da tıpkı Hıristiyanlar gibi çağının çağdaşı olmak zorunda. Gelecekte, cami ve ezan varlığını sürdürecek, Müslümanlar dinin beş koşulunu yerine getirecek, ramazan ve kurban bayramları, kandiller olacak... Buna şimdi ve gelecekte hiçbir rejim ve iktidar engel olamaz. Ama sonuç olarak İslam kamusal alandan ve siyasetten çekilmek zorunda: Çünkü bu yüzyılda inanç kamusal değil bireyseldir. Bunu kabul etmeyenler gelecekte varlıklarını sürdüremeyecek ve mağaralara çekilmek zorunda kalacaklar. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik düzeni ayakta kaldıkça Türkiye Müslümanları için böyle bir tehlike yok. AKP’lilerin de İslamcıların da böyle bir şansı heba etmek isteyeceklerini sanmıyorum.

***

Arap yarımadası kökenli olmayan Müslümanların da çağın çağdaşı olmaları mümkün! Acıyan yarımada (Suudi Arabistan ve Arap Emirlikleri) acısın! Petrol ya tükenecek ya da yerine başka bir şey bulunacak; petrol şenliği sonsuza kadar devam etmeyecek. Bunu bilen krallar ve şeyhler paralarının Hıristiyan memleketlerinde menkul ve gayrimenkul değerlere yatırıyor, resim koleksiyonu yapıyor, futbol takımları satın alıyor. Kendi sınırları dışında kadını erkeği Hıristiyanlar gibi giyiniyor, lıkır lıkır içki içip fuhuş yapıyor ama akıl, mantık ve bilimsel bilgiyi içeri sokmuyor.

***

Ben söylersem benim gibi “Marksist, Leninist ve dahi jakoben” bir kâfire (!) inanmazlar. Bu nedenle sözü imam hatip ve ilahiyat kökenli bir bilgine, bir Kuranıkerim mütercimine (Prof.Dr. Niyazi Kahveci) bırakacağım:
“Batılılar düşünürken Müslümanlar düşünmemektedir. (...) Batılılar, akıllarına ve düşünlerine hitap edilebilir vasıfta iken Müslümanlar, ancak duygularına hitap edilebilirlerdir. Bu nedenle masal, hikâye ve efsane anlatımlarına çok itibar etmektedirler. Kuran’ın bile duygulara hitap eden efsanelerini sevmekte, düşünlerine hitap eden ayetlerine itibar etmemektedirler.
Bu niteliğinin somut sonucu olarak Batılılar kendi düşün ürünleri ile ortaya çıkmakta, Müslümanlar ise onların karşısına kendi ürünleri ile değil, Allah’la, onun ürün ve eserleri ile çıkmaktadırlar. Sonuç elbette Müslümanların mağlubiyeti olmakladır.” (1)

(1) Prof. Dr. Niyazi Kahveci, Çağımız ve Türkiye, Sinemis Yayınevi. S.15



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları