Özdemir İnce

İdlibli çocukların dramı

28 Şubat 2020 Cuma

Çocuklukta yaşanan korkuların, yenilgilerin bedelini ya da borcunu yetişkinlik döneminde kazanılan hiçbir zafer, erişilen hiçbir servet ve şöhret ödeyemez. Özellikle yaşlılık döneminde birer hortlak olarak karşınıza çıkar. Savaş döneminde, sürgünlerde, toplama kamplarında bir araya gelen üç beş çocuğun kendi aralarında hemen oyun oynamaya başladığı görülür. Düşman önünde kaçarkan bile oyuncak bebeklerini, oyuncak arabalarını yanlarına alırlar. Bu dramı Ülker de yaşadı. Dimetoka’da (Yunanistan) üç yaşında evlerinin bahçesinde oynarken, babası telaş içinde eve gelmiş, “Hemen toparlanın Türkiye’ye gidiyoruz” demiş. Annesi Cemile Hanım, ocakta kaynayan yemek tenceresini bahçenin bir ucunda yere döküp üzerini toprakla örtmüş, servet sayılacak ziynetlerini kız kardeşine emanet etmiş; yanlarına yedek elbise ve çamaşır bile almadan (sadece fotoğraflarını almışlar) üzerlerindeki giysilerle evden çıkmışlar. Ülker, bez bebeğini yanına aldığını söyler.

***

Ben o dönemde Mersin’de ölümle pençeleşiyordum. Başımdan onlarca eşekarısı sokmuş komaya girmiştim. Kevser halamın evinde bilinçsiz yatıyordum. Odanın pencere camlarının siyaha boyalı olduğunu, zaman zaman çalan canavar düdüğünü (siren sesi) nedense hatırlarım. Bir yıl sonra yürümeyi tekrar öğrendim. Evin önünden bize pek benzemeyen insanlar aşağı yukarı dolaşıyorlardı. İsrail’e göçmek için Mersin’de mola veren Polanyalı Yahudilermiş. Taa 11-12 yaşıma kadar uçak sesinden ve itfaiye araçlarının kırmızı renginden korktum. Büyümem durdu, 16 yaşıma kadar adeta cüce kaldım.

***

Sadece İdlibli çocukların dram ve trajedilerine değil, Kore, Vietnam, Kamboçya, Afganistan, Irak ve Suriye çocuklarının dram ve trajedilerine tanık olduk. Bize uzak Güney Amerika çocuklarının yaşadıklarını da unutamayız. Beni şaşırtan, insanların savaş zamanlarında bile (belki de daha çok) çocuk yapmaları. Bu işten anlayanlar, savaşa karşı soyunu sürdürme psikolojisine bağlıyorlar bunu.

***

Suriye’de olanları, günümüzden başlayarak taaa Âdem’e kadar götürmek mümkün: İskender İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu yıkılmasaydı bu olanlar olmazdı elbette. Ama böyle düşünenleri ve bunu söyleyenleri istesek de falakaya yatıramayız.

Bu trajedinin sorumlularından R.T.Erdoğan, “Putin’le, Macron ve Merkel’le görüştük. Yol haritamızı belirledik. Masada olduğumuzu herkese duyuracağız. Masada ve sahada ne gerekiyorsa yapacağız demiş. Ama oturacakları masanın bulunduğu evin sahibi Beşşar Esad masada yok. Evine el koymuşlar, masasına oturup adamın ailesi hakkında gıyabında karar verecekler. Putin’i, Macron’u, Merkel’i anlıyorum ve onlara yakıştırıyorum. Çünkü Çarların, I ve III. Napolyonların, II. Wilhelm ve  Bismarck’ın soyundan geliyorlar. Ataları I ve II. Dünya savaşlarını çıkaranlar. İngiltere ve Hollanda’yla birlikte sömürgecilik siyasetinin kâşifleri. Şu anda bile dünyanın dört bir yanında elleri, ayakları ve parmakları var. Ellerindeki mazlum kanı bütün okyanusların suları temizlemeye yetmez.

***

O masada, İdlib’de Erdoğan’ın ne işi var? Putin’in, Macron’un, Merkel’in yanına dördüncü büyük olarak oturma tutkusu mu? Tuhaf bir tutku. Mersin’de, Mahmudiye Mahallesi Büyük Çıkmaz Sokak’ta kasap Hilmi vardı. Kapı komşumuz. “Arkadaş cebini yokladığın zaman elin götüne gitmeyecek!” derdi. Cebin dolu olmalı anlamında.

Her şey, herkes dengi dengine: Arkadaşını seçmeyi bileceksin, piyasanın kantarlarında kaç okka çektiğini bileceksin! Çoluk çocuğunun nafakasını kendi nefsin için çarçur etmeyeceksin; dev aynasına asla bakmayacaksın, gördüğüne inanmayacaksın, yanında daima bir çuvaldız taşıyacaksın!  

Efendi ağa, milli gelirin ne kadar, borcun ne kadar, kimseden alacağın var mı, halkın refah içinde mi, üretim yapan kaç fabrikan var, nüfusunun kaçta kaçı tok, kaçta kaçı aç?

***

Bu millet eskiden sadece yağmur duasına çıkardı. Şimdi her türlü yoksunluğa, yoksulluğa deva diye türlü türlü dua var, büyü, muska ve üfürük var. Ülkenin bütçesinin en büyük bölümünü ham hum şaralop yapan imamlar, hocalar, imam medreseleri de işe yaramıyor.

Neden mi? Sadece Suriyeli çocukların değil, ülkemizin şehit ve gazilerinin ve de bütün yoksul çocukların ahı var!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları