Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Pistanbul (4)
İlk üç bölümünü okuduğunuz yazının* kaleme alındığı Ekim 1993 tarihinden bu yana 26 yıl geçmiş. Bu süre içinde yazdıklarım ve İstanbul üzerine çok düşündüm. Örneğin gazetelerin neden Ankara’ya taşınmadığını düşündüm. Çok yararlı olurdu. Televizyonun Ankara’da başlaması gibi. Film dublajını (seslendirmesini) Yeşilçam gibi yapmıyorduk. Yeni bir yöntem bulmuştuk. Gazeteler ve yayımevleri Ankara’ya taşınsaydı İstanbul’un yazgısı bir başka olurdu. Garip Akımı ve İkinci Yeni Ankara’da çıkmıştı, çoğu yazar ve şair Ankara’daydı ama yayınevleri İstanbul’daydı.
***
Osmanlı döneminde fabrikalar ve gemi yapımcılığı (tersane) Haliç kıyılarına dizilmişti. Kent, plansız bir köy gibi büyümüştü. Cumhuriyetin Kemalist döneminde sanayi, doğanın özelliklerine göre planlı olarak Anadolu’ya yayılmıştı. 1930’lar doğumlu olmak koşuluyla mimarlar ve ekonomistler bu dönemi çok iyi bilir. Örneğin Bilsay Kuruç’un Mustafa Kemal Dönemi’nde Ekonomi (Bilgi Yayınevi) adlı kitabını tavsiye ederim.
İstanbul’un 1960’tan önceki halini bilmiyorum. Ancak, 1988 yılında, bir tanıdığın cenaze töreni için Şişli Camii’ne geldiğimde, arabamı Şişli postanesinin önüne park ettiğimi çok iyi hatırlıyorum. Şimdi durmak bile mümkün değil. İkinci köprüye yakın tepelerde tek tük ev vardı.
***
1950’ye kadar Türkiye’de 5 yıllık planlar uygulanmıştı. Tekstil, şeker fabrikaları, cer atölyeleri bu planlara göre yapılmıştı. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle plan-mlan kalmadı. Her şey “beşuş çehreli” Adnan Menderes’in iki dudağının arasındaydı. Müthiş bir şehir planlamacısıydı (!) Günümüz Paris’inin yaratıcısı Seine Valisi Baron Georges-Eugéne Haussmann’a (1809-1891) özenerek birkaç caddeyi genişletmek için yıkımlar yaptı. Keşke sonuna kadar gitseydi. İstanbul’un arazilerini ranta dönüşmesi, gecekondulaşma onun zamanında başladı. Her mahallede bir milyoner yaratmak ve ülkeyi “Küçük Amerika” yapmak heveslisiydi. Celal Bayar yüzünden tek adam olamadı, hevesi kucağında kaldı.
***
Recep Tayyip Erdoğan’ın, 1994 yerel seçiminde yüzde 25.30 oy ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla 25 yıl sürecek maddi ve manevi bir yozlaşma, sefilleşme depremi başladı. İslamcı, Selefi ve Vahabi açlığın din-iman anahtarıyla masa ve kasa** saltanatı başladı. İslami gelenek icabı küffar malını talandan başka bir yöntem bilmiyorlardı. Sanayi üretimmüretim hak getire. Üretimi başkaları yapar, üstüne bunlar konardı. Plana karşı alerjileri vardı ama pilav yemek istiyorlardı. Yağmacı ve vurguncu yamyamlara İstanbul’un kapılarını açtılar. Daha sonra AKP 2002 yılında iktidara gelince bir “hain ve nankör evlat” gibi Cumhuriyetin bütün yaratım ve ürünlerini Yağma Hasan’ın böreği gibi özelleştirdiler, aralarında pay ettiler ve necip millet Araplara sundular.
***
R.T. Erdoğan’ın belediye başkanı olarak herhangi bir başarısını anımsamıyorum. Metro yapımı Nurettin Sözen’in belediye başkanlığı döneminde, 1992 yılının eylül ayında, Taksim - 4. Levent hattı ile başladı. Erdoğan’ın başarı hanesine yazılamaz.
Erdoğan’dan önce İstanbul’da 4 tane gökdelen vardı, şimdi 122. AVM sayısı 350. 21 Ekim 2017’de “Biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum” demişti ve ertesi gün reddetmedi bu itirafı. Bu gibi çarpıklıklara izin vermeyen Devlet Planlama Teşkilatı’nı 2011 yılında kapattıklarını da unutmayalım.
***
Erdoğan, 1998 yılında görevden alındı ama yerine gelen kişi de kendisi gibi Refah Partiliydi. 17 Ağustos 1999 depreminde İstanbul’da epeyce konut yıkıldı, çok sayıda konut hasar gördü. Acılı insanlar “Devlet nerede?” diye haykırarak ağladı. Görevde bulunan koalisyon hükümeti, deprem konusunda önlem almak için deprem vergisi (Özel İşlem ve Özel İletişim Vergisi) çıkardı. Şimdiye kadar 36 ya da 60 milyar lira toplanmış. Bu para başka yerlere harcanmış. Toplanma alanlarının yerine de AVM’ler ve gökdelenler yapılmış. Yarın kötü bir deprem olsa, binalar yıkılsa, halk toplanacak yer bulamasa bunun sorumlusunun Ekrem İmamoğlu olduğunu iddia eder(ler).
***
Önemli Not: Manisa’da okuyup üfleyerek zelzele bulutlarını dağıtan nefesi guvvatlı bir hoca varımış. Başyücelik hükümatının habarı vardır zaar.
* Yazı İstanbul adlı dergide yayımlandıktan sonra Tarih Bağışlamaz (Varlık Yayınları, 1994) daha sonra Yazmasam Olmazdı (Doğan Kitap, 2004) adlı kitaplarımda yer aldı. ** Özdemir İnce, Din İman Masa Kasa, Tekin Yayınevi, 2016
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı