Boy Hedefi: Gül!

21 Şubat 2014 Cuma

Bu köşede 11 Şubat’ta “İnternet Perdesi” başlıklı yazımda şu paragraf vardı:
“(…) İnternet yasağı ile ‘Demir Perde’ gibi, yüzleri kızarmasın diye bir ‘utanç perdesi’ kuruluyor. Yerli yabancı insan hakları örgütleri, Gül’ün bu değişikliği ‘veto etmesini’ istiyorlar. Gül soruları yanıtsız bıraktı. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyıktı… Ne var ki sakalı olmadığı için aşağı tükürebilir! Gözler, iki haftalık bir bekleyiş için Çankaya’ya çevrildi. Bakalım Gül, arenadaki Roma imparatoru gibi gladyatör dövüşünde başparmağını aşağıya mı, yukarıya mı çevirecek!” Bir iki gün sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “internet yasası” ile ilgili soruya,
“Bir iki sıkıntılı konu var,
onların üzerinde çalışıyoruz” yanıtını verdi, sıkıntıları açıklamadı.
Bu gelişmeler Türk ve yabancı basında geniş yer aldı. Gül’e “yetkilerini” anımsatan iletiler yağdığında “Ben neyim ki?” diyerek yetkilerinin bilincinde olduğunu göstermeye heveslendi. Ancak sonuçta aşağı sakal, yukarı bıyık arasında kalınca, tükürüğünü yuttu, yasayı “veto” etmedi “koşullu” -ne demekse(!)- onayladı.
Sonrasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine Gül, dünyada ve Türkiye’de boy hedefi yapıldı. “Alo Çankaya Hattı” devreye girdi, kınamalar başladı. Yabancı basında Gül’ün “tvit” hayranlarında 90 bin eksilme bile olduğu yazıldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf, Gül’ün onayı hakkında, “Bu yasa, ciddi biçimde ifade, basın özgürlüğünü ve internet üzerinden bilgiye erişimi sınırlandırıcı potansiyele sahip!” sözleri ile tepki gösterdi.
Bu açıklamaya yanıt, aynı konumdaki Dışişleri Bakanlığı sözcüsünden değil de, kapsam alanı dışında kalan Avrupa Birliği (AB) Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan, “İnternetle ilgili bize en son akıl verecek ülke ABD’dir” sözleri ile geldi.
Ne var ki aylardır çıtı çıkmayan ABD Başkanı Barack Hussein Obama, Gül’ü değil de, Erdoğan’ı telefonla aradı… Ankara, uluslararası konuların görüşüldüğünü, Obama’nın “Türkiye’nin bölgede önemli bir lider olduğunu vurguladığını” açıkladı. Peki kulak çekme neden açıklanmadı?
Ama Gül’ün yamalı bohçayı öngören “koşulu” jet hızıyla TBMM’ye taşındı. Acaba bu şiddet bu celale ne yol açtı dersiniz?

Kalkınıyor muyuz?
Akşam gazetesinde Deniz Gökçe, 2014 yılı büyüme hızını yüzde 3-4 oranında beklerken 17 Aralık’tan sonra yüzde 2-3’e gerileyeceğini, gerekçeleri ile yazdı.
1960’ların başında Türkiye’de nüfus artış hızı yüzde 3 oranında idi. Zamanla dünyadaki eğilime koşut olarak gerilemeye “aile planlaması” uygulaması da eklenince oran aşağıya yöneldi.
Hatta AKP’nin iktidarının ilk yıllarında oran yüzde 1’in altına bile düştü. Panikleyen Başbakan Erdoğan “Yeni evlilerden üçer çocuk” istemeye ve sonra da “Üç de yetmez dört tane!” demeye başladı, kürtajı yasaklattı. Oranın eğrisi kısa bir süre yukarıya doğru döndüyse de, yeniden aşağıya indi, 2012’de yüzde 1’lik sınıra yaklaştı.
1963’te devreye giren ilk 5 yıllık plan yüzde 7’lik kalkınma hızını hedeflemişti. Çünkü nüfus yüzde 3 artıyordu. Kalkınma için bu oranın üzerinde bir rakam hedeflenmeliydi ki artan nüfusla, kalkınma arasında sorunlar yaşanmasın…
O zaman TBMM’de “kalkınma planı” konusunda 100 kadar temsilcinin düşüncelerini öğrenme amacıyla bir anket düzenlemiştim. Bir soru, kalkınma hızının yüzdesini öngörüyordu.
A) Yüzde 6 ( )
B) Yüzde 7 ( )
C) Yüzde 8 ( )
D) Sizin öneriniz ( )
Pek çok temsilci, “Ne demek yüzde 6, 7, 8? Kalkınma dediğin yüzde 100 olmalı!” yanıtını vermişti. Anket o yıl, bana ilk mesleki başarı ödülümü getirmişti.
Sayın Gökçe’nin beklentisi diyelim ki ortalama yüzde 2.5… Bu yıl nüfus artışı için de yüzde 1 diyelim… Ya genç evliler Başbakan’ı dinleselerdi!.. Peki, yüzde 1.5’lik büyüme hızı kaç yazar? Kuraklık sonrasında, Demokrat Parti (DP) gibi AKP’nin de sonunu yazar!

Su savaşına doğru!
İç ve dış siyasal olaylardan dolayı olmalı ki Türkiye’yi önemli ölçüde etkileyen “kuraklık tehlikesi” basına pek yansımıyor. Birkaç örnek verelim!
? Türkiye’de kar yağışının en fazla olduğu Munzur Dağları’nda en az 3-4 m kar olurken, şimdilerde 0.5 m… Munzur Çayı’nda su debisi saniyede 57 m3 iken, 17 Şubat’ta 24 m3’e gerilediği saptandı...
? İstanbul Alibeyköy Barajı’nda 2010’da doluluk oranı yüzde 97 iken, şimdilerde yüzde 30…
? Suların çekildiği İznik Gölü’nde bir Bizans kilisesi, Sapanca Gölü’nde de siyahlaşan suyun içinden bir bina kalıntısı ortaya çıktı. Tanrı, kuraklıkla DP iktidarını yıkmıştı. Şimdi o yıllardan daha kurak günler yaşıyor Anadolu!
Ama Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu kendinden çok emin, mangalda kül koymuyor, “Biz büyük düşünüyoruz!” diyor, “Kimse merak etmesin, kuraklığa karşı; A, B ve C planlarımız var!” diye de ekliyor. Planları açıklamıyor! Size göre acaba aşağıdaki şıklardan hangisi Bakanın öncelik taşıyan A planı?
A) Yağmur duası ( )
B) Sibirya’dan su ithali ( )
C) Karne ile su verilmesi ( )
Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin, “Gün gelecek ciddi anlamda şehirler arasında su savaşlarına tanıklık edeceğiz” diyor. Sayın Şahin, paniklemeyiniz! Bakan her türlü önlemi almış!

İstanbul Siluet
Dünkü Cumhuriyet’in arka sayfasında “Sis altında bir kent” başlıklı haberde, bir pilotun çektiği ekteki resim vardı. Bilin bakalım resim hangi kenti gösteriyordu?
A) Nev York ( )
B) İstanbul ( )
C) Hong Kong ( )
D) Tokyo ( )
Meğerse İstanbul’muş… O camilerin, minarelerin taçlandırdığı yeditepeli İstanbul gitmiş, yerine yeni moda deyimiyle “tovers (kuleler)” kenti gelmişti. Hani Başbakan, silueti bozan bu binaları yıktıracaktı!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları