Prof. Dr. Nermin Süleymanoviç-Abadan-Unat...

17 Eylül 2021 Cuma

Değerli hocam, Prof. Dr. Nermin Süleymanoviç-Abadan-Unat’ın yarın 100. doğum yıldönümü... Evet, bir yüzyıl... Evet, bir asır...

İlginç bir yaşamöyküsü olan hocamı tanıyalım...

Babası Mustafa Süleymanoviç, Saraybosna’dan İzmir’e göç eden, Osmanlı’nın son döneminde Türkiye’den Avrupa’ya fındık, kuru üzüm ihraç eden bir aileden... Babası, Almanya’da tanıştığı Barones Elfriede Karvisky ile evleniyor.

Nermin Süleymanoviç, 18 Eylül 1921’de, Viyana’da doğuyor... Almanca, Fransızca, daha sonra İngilizce ve Macarca öğreniyor. 1930’da ailecek İstanbul’a yerleşiyorlar... Ancak babası ölünce annesi kızını alıp Budapeşte’ye gidiyor. Eşinden kalan varlığı kumarda kaybedince, Nermin’in eğitimi tehlikeye giriyor.

Annesi “Okulu bırak, çalış!” diyor... O zamanlar Türkiye’de kahvelere, “kıraathane (okuma evi)” denilirdi. Kıraathaneye bütün gazeteler gelirdi. Vatandaşlar bir çay ya da bir kahve içerek gazete okurlardı.

Macaristan’da da aynı durum vardı. Gazetelerden Atatürk’ün Türkiye’de öğrencileri ücretsiz okuttuğunu öğreniyor. Bunun üzerine, 14 yaşında iken babasının tanıdığı, Türk Büyükelçisi Behiç Erkin’e giderek durumunu anlatmadan önce, Türkçe bilmediği için, hangi dilde konuşmak istediğini soruyor. Konuşmaları Fransızca oluyor.

Erkin, mesai arkadaşları ile birlikte kendi yaşamını tehlikeye atarak 18 bin kadar Türk ve Türk olmayan Yahudiye Türk pasaportu vermiş ve yaşamlarını kurtarmış bir büyükelçidir.

***

Nermin Hanım, Erkin’e “Ben İzmir’e amcamın yanına gidip, Türkiye’de okumak istiyorum!” diyor, “Üç gün sonra gel!” yanıtını alıyor. Üç gün sonra gittiğinde, Büyükelçi Erkin, Türkiye’ye bir iskân belgesi, üçüncü mevki tren bileti ve tren için yemek kuponu veriyor... Annesine ve üvey ablasına “Ben gidiyorum!” demekle yetiniyor. 5 Kasım 1936’da trene biniyor... İzmir’de babasının akrabalarının yanına gidiyor. Onlar, bakmakta zorlanınca, İzmir Kız Lisesi’ne başvuruyor. Türkçe bilmemesine karşın, lise müdürü okula kabul ediyor. Lisedeyken Almanca dersi veriyor, fuarda çalışıyor. 

***

Atatürk ile bir anısını şöyle anlatıyor: “Atatürk’ü zannederim gördüm. İstanbul’a geldiğimizde, annem ve babam Büyükada’da iken Atatürk de oradaymış. Bir akşam babam beni kapıya çıkarmıştı. Arabanın içinde birisi oturuyordu. Yüzünü göremiyorum. Yalnızca babamın ‘Paşam, işte kızım!’ dediğini hatırlıyorum. 8 yaşındaydım. Ve yalnız o adamın bakışları... Nasıl bir bakıştı! Karanlıkta bile delen... Onu hiç unutmuyorum...”

Bir başka anısı da şöyle: “Babamın Büyükada’da kiraladığı köşkün hemen yakınında bir adam, hep bir ağacın dalında oturuyordu. Onun Troçki olduğunu sonradan öğrendim...”

(Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in de Troçki ile bir anısı vardır... Bir buçuk yıllık Bodrum’a “kalebentlik” sürgününden sonra, İstanbul’a dönünce, başı belaya giriyor. Ama bu kez siyasal nedenle değil, Büyükada’daki bir evde Troçki’nin yaşadığını bilmeden, bahçesindeki “Sakallı Palmiye” tohumunu toplamak için ağaca çıkıyor...)

***

Liseden sonra, İstanbul’da Hukuk Fakültesi’nde okuyor. Fakültede hocası Prof. Dr. Yavuz Abadan’a hayranlığı başlıyor. Bu hayranlık giderek tutkuya dönüşüyor.

2. Dünya Savaş yıllarında ithalatçı ve nakliyeci firmalarda çalışarak, cep harçlığını çıkarıyor. Okulu bitirdikten sonra Abadan’a yakın olmak için Ankara’ya gidiyor. Ulus gazetesinde çalışmaya başlıyor... O yıllar gazetelerde çok az kadın çalışıyordu. 

1946’da Prof. Dr. Yavuz Abadan ile evleniyor. Nermin Hocamın, Yavuz Hocamdan Mustafa Kemal adlı bir oğlu var...

1953’te Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “asistan” ve sonra benim de “hocam” oldu.

***

Kadınlara önerisi: 

“Kadın sorunu, en büyük sorundur. Çünkü laiklik bizim için hayat memat sorunudur. İktidar mümkün olduğu kadar kendi hayalindeki kadını oluşturmak istiyor! ‘En az üç çocuk yapan, eve bağlı, çalışırsa da ona göre giyinmesi gereken...’ 

Ama böyle olmadı. Bizim kadınlar fevkalede direniş kabiliyetine sahip. Müthiş güvenim var. Yarın, daha fazla baskı yaparlarsa kadınlar da daha fazla direnecek. En ufak olayda bizim kadınlar hemen ortaya çıkıyor.

Yılmak diye bir şey olmamalı. Ben yılmadım. Kadın olduğum için, erkekler iki defa profesörlüğümü engellemeye çalıştı. Ben dayandım, onlara kendi çalışmalarımı anlattım. 

İster özel ister kamusal yaşamınızda sabretmek, ama mücadele etmek gerekir. Yalnızca sabredip öylece oturmak değil, ortaya çıkmak, protesto etmek gerekir...”

1978’den itibaren “Avrupa Konseyi’nin Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Başkan Yardımcılığı”nı yaptı. 

***

“Public Opinion” sözcüğünün karşılığı olan “kamuoyu” sözcüğünü Türkçeye kazandırdı... Ayrıca “Public Relations” teriminin Türkçe karşılığı “Halkla Münasebetler (sonra ‘Halkla İlişkiler’ olmuştur)” sözcüğünü ilk kez kullanan kişi olarak bilinir…

Türkiyede ilk “kamuoyu araştırmasını (anket)” düzenledi... Ben de öğrencisi olarak, anketçilerden biriydim... 

O eğitimle, sonraki yılllarda, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), “Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı’nın ilkelerini” saptıyordu. DPT, yüzde 3’lük nüfus artışını dikkate alarak kalkınma hedefinin yüzde 7 olmasına karar vermişti.

Ben de hazırladığım bir araştırmayı, o zamanki Kurucu Meclis üyeleri arasında “Kalkınma Planı” ile ilgili olarak yaptım. 

Sorularımdan biri, “Size göre kalkınma hızı yüzde 6 mı, 7 mi, 8 mi, olmalı” idi... Aldığım yanıtlardan biri çok ilginçti: “Ne demek yüzde 6, 7, 8? Kalkınma dediğin yüzde 100 olmalı!” idi... Bu araştırmam, bana ilk basın ödülümü kazandırmıştı...

***

1989’da SBF öğretim üyesiyken emekliye ayrıldı. Emekli olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi’nde “Kadın Sorunları Araştırmaları ve Uygulama Merkezi”nde de dersler verdi.    

Nermin Süleymanoviç-Abadan-Unat, siyaset sosyolojisi, kamuoyu, siyasal gelişme, uluslararası göç, kadın konularında Türkçe, Almanca ve İngilizce, kitaplar, makaleler yayımladı. Araştırmalarından dolayı yurtiçi ve yurtdışında çeşitli ödüller aldı... 

Saygıdeğer, değerli hocama nice sağlıklı yıllar dilerim...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları