İnanç borsası nefslere açılırken…

16 Mayıs 2018 Çarşamba

Tasavvufi söylemin merkezî kavramlarından biridir “nefs”. Birey bazında ahlaki, davrannışsal ve psikolojik dinamiklerle ilişkilendirilir. İnsanda doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin ne olduğu nefsle bağlantılı şekilde ayırt edilir.
Tasavvufta amaç, “nefsin insandaki kibrini kırmak, nefsi alt etmek, böylece ruhu sevindirmek”tir. Nefsi alt etmek, kötülüğü yenmek, ruhu sevindirmek iyiliğin önünü açmak anlamına gelir. İnsani katmandaki nefs ve ruh ikiliği, ilahi katmanda “Allah-Şeytan” ikiliğine karşılıktır. Nefs, insanda Şeytan’ın yatağıdır. Ruh da Allah’ın…
Kendi doktora çalışmamdan, bir tarikat şeyhinin “fantastik” söyleminden örnekle daha da açık kılalım: “Nefs, Şeytan’ın ‘partner’idir. Nefs, içimizde faaliyet yürütürken Şeytan dışımızda faaliyet yürütür. Şeytan, içimize girmek istediği zaman nefsimize kapıyı açmasını söyler ve o da Şeytan’a kapıyı açar.” (T. Atay, “Batı’da Bir Nakşi Cemaati”, 2011 [2. Baskı]).
Nefs konusunu ve onun İslami/ tasavvufi söylemdeki yerini hasbelkader bilen, üzerine bir şeyler de yazmış biri olarak hafta başında e-posta adresime duyurusu gelen “Nefs Diyeti” adlı kitabı görünce heyecanlandım. Ne yalan söylemeli, başlıktaki “diyet” sözcüğünün mecazi anlamda kullanıldığını, dolayısıyla öyle yeme-içme ile değil, maneviyat ve “takva”yla ilgili bir eserle tanıştırılıyorum diye düşündüm.
Yanlmışım. Tam da yeme-içme ile ilgili, diyetisyen Simge Çıtak’ın kaleminden çıkmış, yeni bir sağlık ve zayıflama modeli öneren bir çalışmaymış bu.
Gerçi yazarı bunun “diyet” kitabı olmadığını da söylüyor ve diyor ki bu bir “beslenme rehberi”. Amaç, okuyucuyu yemekle sağlıklı, keyifli bir ilişki kurmaya davet etmek… Ve işte yemek üzerinden, mistik-manevi nefs söylemine, daha doğrusu “nefs-ruh ikiliği”ne işlevsel ve operasyonel bir köprü kuruluyor.
“işlevsel” ve “operasyonel” ile şunu demek istiyorum: Asli hedef, yukarıda netleştirmeye çalıştığım gibi, ibadet ve “marifet” (“ilahi hakikat” bilgisine ulaşmak) değil… Nefsin somut karşılığı olan “beden”le ilgili, onu zayıflatmaya dönük, bu yolda dengeli beslenmeye çağrıda bulunan, dolayısıyla dünyevi mi dünyevi ve bir yandan da ticariendüstriyel bir faaliyet sergileniyor aslında.
Deniyor ki kitap okuyucuyu daha sağlıklı bir yaşam için motive ederken aynı zamanda “spiritüel” bir yolculuğa çıkarıyor. Bu da akla oruç tutmayı bir yandan da sağlıklı beslenme ve zayıflama için “araçsallaştırmaya” dönük telkinleri getiriyor... Hâlbuki oruç tutmanın da birinci hedefi, nefsi terbiye yolunda sabrı kazandırmaktır insana ki sabırsızlık, bir nefsani karakteristik sayılır.
Tabii kitabın hemen Ramazan başında piyasaya sürülüyor olması da hayli manidar. Ramazan, “inanç borsası”nın açıldığı ay. Dolayısıyla bugünden itibaren ekranlarda, muhtemelen dolar ve Avronun uçmuş olması nedeniyle “kaşesi” 800- 900 bin liralara çıkmış “televaiz”leri göreceğiz.
Ama galiba diğer yanda da işte mevzubahis ettiğimiz bu kitap gibi ürünler karşımıza çıkacak.
Kitabı okumasam da duyuru olarak gelen e-postadaki “Nefs Diyeti’nin 10 Emri”ni okudum. “Bedenini dinle” deniyor önce… Sonra her diyet uzmanıya da kitabından gelecek standart öneriler: “Doğal beslen”, “mevsimsel beslen”, “bilinçli ye”, “yemek yap”, “kilona değil sağlığına odaklan…”
Ardından da manevi soslamalar; “şükretmenin gücünü unutma”, “ruhunu besle” gibi…
Sonuçta elektronik duyurunun en altında yer alan kitabın kapağı ile onun yanındaki yazar görüntüsü çarpıyor gözümüze… Geriye bir tek bu “nefs diyeti”nin “fiyat”ını öğrenmek kalıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları