Terör tüketiyor!

04 Temmuz 2016 Pazartesi

G ve öldürenler... eçen hafta Atatürk Havalimanı katliamıyla toplum bir kez daha derinden sarsıldı. Yalnızca son bir yıl boyunca, Suruç’tan başlayan, Ankara ve İstanbul’da yoğunlaşan kitlesel cinayetler işlendi. Bunların birçoğunu IŞİD ya da DEAŞ denilen İslamcı terör örgütü üstlendi.
IŞİD terörü, bir türlü sonlandırılamayan PKK terörü ile birlikte ülkeyi gerçekten tüketiyor. PKK bir tarafa, IŞİD ortamına nasıl gelindiğinin irdelenmesi, doğru çözüm bulunması için gerekiyor.

İşleyeni bilinmeyen mi, bulunmayan mı?
2 Temmuz, 35 düşünce, kültür ve sanat insanının yaşamını yitirdiği; saldırıyı kendilerini siyasal İslamcı olarak tanımlayan kişilerin üstlendiği; onları şimdilerde AKP’de siyaset yapanların savunduğu Sivas-Madımak katliamının 23. yıldönümüydü.
Madımak yıllarında, yani 1990’larda, siyasal İslamcı örgütlerin öldürdüğü düşünce insanları şöyle: Turan Dursun, İslami Hareket Ordusu; Çetin Emeç, Türk-İslam Komandoları Birliği; Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı dörtlüsü İslami Hareket / Tevhid Selam Kudüs Örgütü; Konca Kuriş, Hizbullah; Necip Hablemitoğlu, “The Cemmat”.
Bu örgütleri kimse kovuşturma sonucu saptamadı; bunlar ilgili cinayeti üstlendiler, ancak, örgüt- cinayet ilişkileri somut olarak hiçbir zaman ortaya konulmadı.
FMC-faili meçhul cinayetler Türkiye’nin markası oldu; yalnız siyaset değil, yönetim, güvenlik, giderek hukuk ve eğitim gibi toplumsal yapının dokusunun işlendiği süreçler de karanlıkta bırakılan bu cinayetlerle birlikte yaşadı ve yaşıyor!
Özenle ve önemle altı çizilmelidir ki, ülkeyi yönetenler tek bir cinayeti bile faili meçhul bırakmayacak kararlılıkla bunların üzerine gitseydi bugünlere gelinmezdi, bu bir. İkincisi de faili meçhul kalan cinayetin sorumlusu ülkenin yönetimidir.

İşiniz ne?
Her kitlesel katliamdan sonra yapılan bu kez de yapıldı; en yetkililer o ünlü ilk demeci verdi: İstihbarat zafiyeti yoktur.
Nasıl oluyorsa; istihbaratın kendisi yok; ancak olmayan istihbaratın zayıf olmadığı, anında anlaşılıyor! Mantık bilimine yapılan bu büyük katkının adı Türk mucizesi olmalıdır. İstihbarat zafiyeti olmayınca, ülkeyi yönetenlerin ve onlara bağlı istihbarat birimlerinin de sorumluluğu kalmıyor.
İyi de, IŞİD bu ülkede eğitim kampları oluştururken; hücreleri 71 ilde çalışırken; buralara gençleri çekerken ve ölümlere hazırlarken Türkiye’nin bilgi toplama ya da istihbarat örgütleri, örneğin MİT armut mu topluyordu? Ya ülkeyi yönetenler ne yapıyordu?
Bu soruların yanıtı, geçmiş faili meçhul cinayetler gibi, hiçbir zaman aranmayacak. Çünkü, hükümetin istihbarat duyarsızlığı TBMM’de akıl almaz bir reddetme ile tamamlandı. Havalimanı saldırısının üzerinden daha 24 saat geçmeden, üç muhalefet partisinin araştırma önergeleri AKP oylarıyla reddedildi. Katliamı da, toplumu da karanlıkta bırakan bu ret olayı, ülkenin geleceği açısından, çok ama çok korkutucudur.
Meclis, bugün bile terörün üzerine el ele gidemeyecek kadar bölünmüşse, teröre karşı birlik çağrılarının anlamı mı olur? Soruşturmayı yürüten polis ve savcı ne yapsın? Ya toplum?
Türkiye, işleyeni bulunmayan siyasal cinayetlerin cennetidir. Ülkenin siyaseti kan gölünde boğuluyor.
Böyle bir ortamda açılışı yapılan Osmangazi Köprüsü ve benzerleri siyaseti boğulmaktan kurtarmaya yeter mi? Bilinmez. Ancak, bunların toplumda bir ortak sevinç yaratamadığı açıkça görülüyor.
Toplum yaşadığı cinayetlerle cinnet noktasına geliyor; biraz daha tükeniyor.
Bayramınızı kutlarım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları