Yazgülü Aldoğan

AKP’ye kızıyor ama vazgeçmiyorlar, o halde?

08 Temmuz 2021 Perşembe

Hangi birini yazmalı? Her gün bir kadının öldürüldüğü ülkede, bu işlerden sorumlu Bakan Yanık, “Kadın cinayetlerinde dünya sıralamasında en alt sıralardayız” diyebiliyor. Tıpkı Cumhurbaşkanı’nın “Biz aşıyı bedava yapıyoruz, birçok Avrupa ülkesi ise 100 dolar, 100 sterlin gibi paralara!” dediği gibi. İktidarın propaganda stratejisi bu: Yalan. İnkâr. Abartma. Tekrar. Gözünüzle gördüğünüzü bile inkâr edebiliyorlar. Millet aç! Aç yok, israf var, porsiyonları küçültün! Ekonomi kötüye gidiyor, herkes bizi kıskanıyor, Almanya hasetten çatlıyor, Türkiye uçuyor! TUİK verileriyle bile oynanıp enflasyon düşük gösteriliyor, sanki millet pazara gitmiyor. Olsun, attan düşsen zaten iniyordum diyeceksin. Sürekli tekrar edeceksin. Tekrar ettikçe kendin bile inanacaksın. İnandıkça daha çok söyleyeceksin. Çok mu sıkıştın: Dini kullan. Ezan susmayacak! Yetmedi mi? Milliyetçilik: Bayrak inmeyecek!

Yazma, sorma...

Propagandayla nereye kadar? Tıkandın mı? O zaman gelsin yasaklar, davalar. Soylu, Cumhuriyet’e 1 milyonluk tazminat davası açtı. Bu kadar abartırsan etkisiz kalır, ne yersen ye hesabı. Gazetecilik suç değildir. Ne kadar dava açarsanız açın, soracağız, yazacağız. Halkın tapulu arazilerini kamulaştırarak boşaltılan alana yapılan yazlık sarayın kumları nereden geldi diye soracağız. Salda’nın kumları mı bunlar, Patara’nın mı?

Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle Kılıçdaroğlu’na fezleke. Cumhurbaşkanı, aynı zamanda AKP genel başkanı. Bu sıfatıyla partisinin grup toplantısına katılıp muhalefet partilerine söylemediğini bırakmıyor. Ama ana muhalefet partisi başkanı kendisine yanıt verirse cumhurbaşkanına hakaret sayılıyor! Bu nasıl demokrasi?

Anketler ne diyor?

Çare iktidarın değişmesi. Mümkün mü? Seçmene soralım. Anketleri dikkatle takip ediyoruz. Sokaktaki feryat, anketlere tam olarak yansımıyor. Örneğin HDP seçmeninin AKP seçmeni içinde saklandığını söylüyor MAK Araştırma’dan Mehmet Ali Kulat, tuzak soruyla anlıyor bunu. AKP’ye oy vereceğini söyleyen seçmen birkaç soru sonra “anadilde eğitim” istiyor? HDP’nin iki ittifak arasında duran kilit parti olduğunu unutmayalım. Yüzde 10 bandındaki HDP, hangi tarafa ağırlığını koyarsa o kazanacak. Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP, yüzde 6-7’lere düşmüş, baraj altında. Erdoğan’ı başkanlığa ikna ederek rehin aldı; bu oyla iktidarın nimetlerinden yararlanıyor, Anayasa Mahkemesi’ne hakaretler yağdırıyor. Ne ki yönetimden memnun olmayanların yüzde 60’ları bulması AKP’nin oylarını yeterince hızlı düşürmüyor. Elektrik ve doğalgaza son birkaç yılda yüzde yüze yakın zam yapıldı. Millet karanlıkta oturuyor. Ama AKP hâlâ en büyük parti. Çünkü seçmeni ve siyaseti akılcılığın dışına çekmeyi başardı. Muhalefeti şeytanlaştırdı. Seçmen siyasi parti değil, futbol takımı tutar gibi tutuyor. Maçı kaybetti diye takımı bırakmıyor. Kararsız kalıyor! Kararsızların oranının bu kadar yüksek olma nedeni bu. Adıyamanlı tütün üreticisi “Biz AKP’ye en büyük oyu veren iliz, bizi mahvettin Erdoğan!” diye bağırırken 15 yıldır tazminat bekleyen maden işçilerinin Soma’da AKP’ye en yüksek oyu verdiğini de hatırlayalım. Sedat Peker’in videoları 140 milyon kez izlendi. Ama? Muhalefet yapan CHP’nin oyları artıyor mu? Azalıyor! Kendi içinde bile temizlik yapamıyor, hâlâ Baykal’ı savunuyor, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranıyor. Yükselişte olan tek parti İYİ Parti. Akşener’in siyasete girerken söylediğini hiç unutmadım: “Sizi ben kurtaracağım”. Biz, yani bu ülkenin demokrasi, özgürlük, adalet isteyenleri. Akşener, adım adım yürüdü Anadolu’nun yollarında, sadece dinledi. Babadan şamarı yiyen, anaya yöneliyor şimdi. Millet İttifakı, Demokrasi bileşenleri adı altında, muhalif tüm partilerle, tıpkı İsrail’de olduğu gibi, tıpkı İtalya’da olduğu gibi, üzüm salkımı gibi birleşerek çözebilir bu düğümü. Tek umut budur. Muhafazakâr seçmen pat diye dönmez, dönemez; ya küsüyor, oy vermeyecek ya da kendine yakın bulduğu yere gidiyor. Muhafazakâr var, muhafazakâr var: Erdoğan’ın oğlu ok atıyor, Akşener kürsüye E-spor yapan bilgisayar öğretmenini çıkarıyor! Ülkenin tamamı Katar’a satılmadan, siyasal İslam ideali gerçekleşmeden, gençlerimiz ülkeyi tamamen terk etmeden, kalanlar çaresizlikten intihar etmeden, son kalan ormanlarımız madencilerin, turizmcilerin insafına terk edilmeden, Kanal İstanbul zırvalığı için kazma vurulmadan, Boğaziçi gibi en başarılı üniversitelerimiz tamamen ele geçirilmeden Demokrasi ittifakı! Fabrika ayarlarına dönmek, ülkeyi yeniden laik, demokratik bir hukuk devleti haline getirmek için, refahı eşit dağıtmak, gençlere iş, çocuklara eğitim sağlayabilmek için kaç yıl gerekecek kim bilir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları