Enkaz Kadınları ve Tiyatro
Yüksel Pazarkaya
Son Köşe Yazıları

Enkaz Kadınları ve Tiyatro

07.05.2012 06:44
Güncellenme:
Takip Et:

İkinci Dünya Savaşı sona erdiği gün, başta Berlin, Almanya’nın hemen hemen bütün kentleri birer enkaz yığınıydı. Çoğunluk kadın, hayatta kalanlar için ama bu enkaz yığınları arasında yaşam devam ediyordu. Kadınlar, hemen elden ele uzatarak enkazı kaldırmaya başladı.

Enkaz içinde girilebilecek bodrum katları, ayakta kalan tek tük binalar ise elbette karda kışta başı bir çatı altına sokmanın yanında iki işte kullanıldı: Tiyatro ve okul. Karın doyuracak ekmeği henüz bulamayan Almanlar, savaş sonrası ilk iş olarak oda ve bodrum tiyatrolarını gerçekleştirdiler. Aynı mekânlarda çocuklara okul, yetişkinlere halk okulu (Volkshochschule) kurdular.

Çünkü Alman halkı, 60 milyondan fazla insanı yok eden İkinci Dünya Savaşı felaketinden sonra, yaşamı ve varlığını sürdürmek istiyordu. Ama iki ayaklı ot olarak değil, us ve zekâ yetenekli çağdaş bir insan olarak.

Okul ve tiyatro çağdaşlığın beşiğidir. Elbette okul ve tiyatroya, çağdaşlığı yok etmek için siyasi ve çıkarcı mihraklar el atıp yozlaştırmazlarsa. Tiyatro, bunun eğitimini almış ve meslek sürecinde kendini süreğen yetiştirmeyi boşlamamış insanların işidir yani sanatçıların. Ancak onlar bu işi, toplumun bütünü için en üstün nitelikte yapma çabası içindedirler. Onların sanat ve toplum, insan ve insancıl değerler dışında bir tasaları olamaz.

İnsanlık tarihine baktığımız zaman, nerede uygarlık yeşermişse, orada tiyatro vardır. Köy seyirliği de uygarlık göstergesidir, Anadolu’nun her yanında kalıntılarına kalıtçı olduğumuz on bin, on beş, yirmi bin kişilik amfitiyatrolar da. O büyük uygarlıkların tanıklarıdır bu tiyatrolar ve o büyük uygarlıklar bu tiyatrolar sayesinde boy atmıştır. Eski çağlarda kent nüfusunu düşündüğümüz zaman, on beş, yirmi bin kişilik amfitiyatrolara çoluk çocuk bütün halkın doluştuğunu, orada yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak tiyatroyla bütünleştiğini anlamak kolay. Bizim meddah, orta oyunu ve Karagöz de ileri uygarlık demektir.

Bu geleneksel seyirliklerimizin yanı sıra Batı anlamında tiyatro ile antik tiyatroların anavatanı olarak tanışmamız ne yazık ancak 19. yüzyılın ortalarında Tanzimat ile başlamış, Ahmet Vefik Paşa gibi tutkunlar sayesinde yol almıştır. Ama tiyatronun bir uygarlık okulu, uygarlık yuvası olduğunu ancak Cumhuriyet ile anlamaya başladık. Büyük kurucu ve kurtarıcı Atatürk’ün Cumhuriyetin ilk kuşak sanatçıları için sözleri belleklerimize kazınmıştır.

Tiyatromuzun bugüne gelmesi, büyük ve yüce gönüllü sanatçıların çabalarıyla olanak bulmuştur. Anısı önünde sevgi ve saygı ile eğildiğim Muhsin Ertuğrul, 1927 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki ilk Hamlet temsiline yalnızca dokuz seyircinin geldiğini yazmış ve anlatmıştı. O sanatçı kuşaklar yalnız tiyatromuzu geliştirmek için büyük ceht ve cefaya katlanmamışlar, aynı zamanda, daha da önemlisi, seyirci yetiştiren birer okul olmuşlardır.

Sözü uzatmayayım, özerk, özgür ve özgün sanatın olmadığı toplum ilkel kalmaya yargılıdır. Okul eğitimi düzeyi dört yılla sınırlanan ve tiyatrosuna baltayla girilen bir toplum uygar olamaz, çağdaş uygar hiç olamaz.

Yazarın Son Yazıları

Almanya’da Gülen Hareketi

Almanya’da Gülen Hareketi

Devamını Oku
07.03.2014
Kaygan Mantık

Kaygan Mantık

Devamını Oku
07.02.2014
Yargı ve Demokrasi

Yargı ve Demokrasi

Devamını Oku
30.01.2014
Mustafa Kemal’in İhtirası

Mustafa Kemal’in İhtirası

Devamını Oku
16.01.2014
‘Führer İdeolojisi’

‘Führer İdeolojisi’

Devamını Oku
10.01.2014
Din Kisvesi

Din Kisvesi

Devamını Oku
29.12.2013
Büyük Koalisyon ve Demokrasi

Büyük Koalisyon ve Demokrasi

Devamını Oku
23.12.2013
Dershane ve PISA

Dershane ve PISA

Devamını Oku
13.12.2013
Rommel’in Ardından...

Rommel’in Ardından...

Devamını Oku
17.11.2013
Bir Zihniyetin Yargısı

Devamını Oku
11.08.2013
Son Gerçekler ve Demokrasi

Devamını Oku
19.07.2013
Aziz Nesin'i İhbar...

Devamını Oku
07.07.2013
Konuşma Sanatı

Devamını Oku
26.06.2013
Seçmenin Sağduyusu 'Solduyusu'

Devamını Oku
11.12.2012
Çöp Ye!

Devamını Oku
17.09.2012
AB Sil Baştan

Devamını Oku
01.08.2012
Bilim ve Futbol

Devamını Oku
27.06.2012
Atina'dan İleti Var

Devamını Oku
11.06.2012
Değişen AB - Değişen Türkiye

Devamını Oku
29.05.2012
Enkaz Kadınları ve Tiyatro

Devamını Oku
07.05.2012
Yazının Gücü...

Devamını Oku
09.04.2012
Antalya'da Al Yazma Anıtı

Devamını Oku
05.03.2012
Büyük Frederik Üç Yüz Yaşında

Devamını Oku
21.02.2012
Yasayla Tarih Yazmak

Devamını Oku
09.01.2012
Demokrasi Böyle Bir Şey

Devamını Oku
24.12.2011
Karaman Belediyesi'ne Övgü

Devamını Oku
30.11.2011
Anayasa ve Atom Santralı

Devamını Oku
16.07.2011
Seçim Savaşının Ardından

Devamını Oku
14.06.2011
'Benim Yerim Dolmaz'

Devamını Oku
03.05.2011
İktidarla Yazar Uyuşmaz

Devamını Oku
13.04.2011
Yeni Bir Çağ

Devamını Oku
01.04.2011
Risk Var, Risk Var!

Devamını Oku
20.03.2011
Çoğulcu Kültür

Devamını Oku
28.02.2011
Kapansın Elçilikler

Devamını Oku
03.01.2011
İslam Almanya Gündeminde

Devamını Oku
24.10.2010
Dünya Kupası ve Irkçılık...

Devamını Oku
05.08.2010
Yunanistan Mali Krizinden Ders...

Devamını Oku
01.06.2010
Demirtaş Ceyhun 75 Yaşında...

Devamını Oku
17.12.2009
Demokrasi Dersleri...

Devamını Oku
10.12.2009
Cumhuriyet Işığı ve Mağara Putları

Devamını Oku
03.11.2009